15 Ekim 2008

Evdeki Çocuk Köşeleri




Bu projeme ilham kaynağı, “Portakal Ağacı”nda gördüğüm, bu konuyla ilgili yazı oldu. Bloğun sahibesi çok güzel bir oyun köşesi düzenlemişti. Bizim de her çocuklu evdeki gibi çeşitli oyun köşelerimiz mevcuttu ama eklemek, yapmak istediğim bir iki değişiklik için motivasyon oldu gördüğüm güzel görüntüler. Bizim oyun köşelerimizin gün boyu iki yaramaz tarafından bolca kullanıldığı resimlerde de belli oluyor.



Minikler sürekli odalarında kalmak istemiyorlar tabii, bu nedenle yaşama alanında da onlara köşe ayırmak gerekiyor. Bizim yaşama alanımızın en aydınlık, en hoş manzaralı köşesini onlara ayırdim. Camın önüne oturduklarında bahçede oturuyorlar gibiler. Dışarıda onlara ilham verecek çok güzellik var. Camın önünde duran küçük masaları uzun zamandır oradaydı. Duvarına bir pano yerleştirdim, böylece sanat konusunda çok üretken büyük kızımın eserlerini sergilemek için yeni bir köşemiz daha oldu. Sınıfta işledikleri konular değiştikçe panoda değişiyor, böylece sınıfta son yaptıklarını bir kere daha gözden geçirme şansı oluyor.Haftalık ders programına da yine bu panoya yer ayırdim. Önceden hazırlık yapmamız gerekiyor mu diye bakıyoruz, ya da en o hafta sınıfta yaptıkları hakkında sohbet etmek istediğimde konuya nereden başlayacağımı biliyorum.

Masanın altına kocaman bir oyuncak sepeti aldım. İçindeki oyuncakları düzenli olarak odalarındaki diğer oyuncaklarla değiştirmeyi planlıyorum ki bir sure sonra sıkılıp bir köşeye bıraktıkları oyuncakların yerini yenileri alsın.


Yaptığım bir diğer ilave ise, okuma köşesi. Yasemin’in odasında geniş bir okuma bolumu var, ama aşağıda da bir tane olması gerektiğine karar verdim. Küçük bir sepet de kitaplar için aldım. O köşede bir çocuk koltuğu birde bu sepet dolusu kitaplar var. Kitaplarda devir daim olacak. Gündeme göre kitapların konularını seçiyorum. Sonbahar gelirken sonbahar konulu kitaplar olacak, doğanın değişimini, hayvanların kış uykusuna hazırlanmasını , cadılar bayramını konu alana kitaplar. Kışında kar, Noel, yeni yıl konulu olanlar gibi….


Bu iki köşe şimdilik oldukça ilgi görüyor. Onları oturup kitap karıştırırken görmek, yaptıkları resimlerin asılmalarını talep etmeleri, oyuncaklarına vakit ayırmalari beni sevindiriyor. Bu iki köşe onlara gelişme imkanı bana da biraz olsun nefes alma imkanı(dürüst olalım kendilerini 20 dakikadan fazla oyalayamıyorlar) sağlıyor.


Yasemin ve Defne daha bebekken, hareket etmeden önceki zamanlarında yine içlerine oturtabileceğim ve etrafında bir temele bağlı oyuncaklardan oluşan iki set (exersaucer ve jumperoo) edinmiştim. İki kata da yerleştirmiştim. Mutfakta çalışırken birine, kendi odamı toparlarken diğerine yerleştiriyordum. Onlar biraz oyalanırken bende yapabildiğim kadar ev isi çıkarmaya çalışıyordum. Birde içine oturabilecekleri küçük bir oturak(bumbo) ya da yatarak oynayabilecekleri bebek cimnastigi denilen setten vardı, onları da diğer odaları toparlarken kullanıyordum.

13 Ekim 2008

Bir kitap: İlk Ramazan Bayramım

Bayram öncesi yaptığım bir kesif beni çok heyecanlandırdı. Scholastic kitaplarının listesinde “My First Ramadan” (İlk Ramazan Bayramım) isimli kitabi görünce çok mutlu oldum. Burada, her yerde bir sürü “My First Christmas” (İlk Noel’im) kitapları görüp hep özenirdim. Bu kitabi görünce, hem destek vermek, hem de çocuklarım için iyi bir eğitim aracı edinmek adına sipariş ettim. İnsan konuyu ne kadar iyi bilirse bilsin, bir minik beyine nasıl aktarmalı konusunda yardıma ihtiyaç duyuyor. Bu kitap yardımıma yetişti. Yasemin’e okudum; develer, çöller, namaz kılan insanlar ilginç geldi ona. Bundan böyle, her yıl, zamanı gelince, okumayı düşünüyorum.

09 Ekim 2008

Ramazan Bayramını Kutladık


Bu Ramazan son yılların en anlamlı Ramazan ayıydı bizim için. Annem burada ve oruç tutuyordu. Dolayısıyla tüm ayı iftar sofraları hazırlayarak, iftar davetlerine katılarak geçirdik. Bol bol dua ettik herkes için, herkesin mutluluğu için. Çocukların bu ortamı teneffüs etmesi benim için çok önemliydi. Bilinçli olmasa da hafızalarında kalacak, bir gün hiçbir şey bilmeseler bile, nedenini anlamasalar bile, hurma onlara güzel şeyler hatırlatacak, sevecekler, aksam sofrasına getirilen çayın görüntüsü aile sıcaklığıni hissettirecek. Çocuklarım için boyle güzel anlar yaratmak istiyorum. Ne de olsa hiçbir gün bize vaat edilmiş değil. Yarin olmayabilirim, bugünü onlar için kalıcı olacak anlarla değerlendirmek istiyorum.

Her bayramda, toplu bir şekilde bayramlaşmak için, bir araya geliyoruz. Çocukların aklında bu özel günlerin hoş kalması için, şeker bayramında hediye dağıtılması geleneğini de uygulamak adına, bir şeyler yapmak istedim. Oyun grubu arkadaşlarımızla birlikte, içinde çikolata, boyama kalemi, çıkartma, balon bulunan küçük hediye paketleri hazırladık. Sevineceklerini düşünmüştüm, ama bu kadar eğleneceklerini tahmin edememiştim. Onlar için gerçek bir bayram havasıydı, hepimize sıçradı.

Çocuklarım olduktan sonra, her özel günü daha bir coşkuyla kutlar oldum. Çocuklarımın gelenek ve göreneklerine sahip çıkmasını öğretmeyi, anneliğin asli görevlerinden sayıyorum. Neticede biz anneler eğitiyoruz toplumun bireylerini. Yıllar önce babamın hatıra defterime yazdığı gibi “Ne ekersen onu biçersin.” Güzel yarinlar istiyorsak, o günleri yaratacak güzel çocuklar yetiştirmeliyiz.

30 Eylül 2008

İstanbul’da Çocuklarla Görülecek Yerler

Herkesin bir gezilecek en güzel yerler listesi vardır. Bunlarda benim çocuklarımla İstanbul’da gitmekten hoşlandığım yerlerin bir listesi. Eminim öğrendikçe ve onlar büyüdükçe çok uzun bir liste haline dönüşecek.
Miniaturk

Bayıldık. Etrafındaki bina kirliliği ile kapatılmadan, çıplak halde tarihi eserler ne de güzel görünüyor. Sonradan gidebildiklerime, gidip alıcı gözüyle tekrar bakma fırsatı buldum. Ölmeden önce görülecek yerler listemiz epeyce kabardı, ne çok bilmediğimiz yer varmış. Yasemin henüz bizim gibi etkilenmiyor tarihi yapıtlardan. O daha çok oranın parkına, kocaman satranç taşlarına ve konuşan bilge ağacına bayıldı. Ülkemiz için gurur duyulacak bir yer olmuş diye düşünüyorum, bravo proje sahiplerine. Düzenli geziler düzenlenecek bir yer bizim için.


Nakkastepe’de Yeditepe Kafe

Hiçbir şey benim oraya haftalık ziyaretlerimi engelleyemez. Parkı çok temiz, manzarası çok güzel.Muhteşem bir manzarada çocuk sallama lüksüm var. Çok bunaldığımızda, hem çocuklar, hem benim için ferahlatıcı bir kaçamak yeri.




Koşuyolu Parkı

Bizim için en güzel park, Koşuyolu parkı. Çocuklarımı iç rahatlığıyla göturebildiğim nadir belediye parklarından. Birçok örneklerini görmek dileğiyle.




Fenerbahçe Parkı

Birçok kereler aldık pikniklik malzememizi yanımıza, kurulduk bir piknik masasına. Önce deniz kenarında bir cay keyfi, sonra çocuklara park zevki, uzun yürüyüşleri de unutmamak lazım. Tüm aile için keyifli bir gezi yeri.

Hacıoğlu Lahmacun

Çocuk menusune bayıldık. Capitol’dekinde ucuz ama eğlenceli oyuncaklar veriyorlar. Yasemin 3 tane bebek aldı oradan ve bütün yaz oynadı. Üstelik lahmacun ve ayran ikilisi Mc Donald’s’ in ürünlerinden daha sağlıklı.

Şile Deniz Kenarı

Kum oyunu için sadece parka mecbur değiliz. Çocuklara acaba temiz midir diye endişelenmeden oynayabilecekleri sinirsiz bir kum havuzu. Her fırsatta, çocukların kova takımlarını ve piknik malzemelerimizi alıp attık kendimizi şehir dışına. Deniz manzarasında balık sefaları hem keyifli hem İstanbul’dan çok daha ucuz. Çocukların nasıl iştahla balık ve hatta kalamar yediklerine inanamazsınız. Üstelik çok sağlıklı bir kumaş olduğunu düşündüğüm Şile bezi kıyafetlerine bayıldı Yasemin.

Çocukları götürmek istediğim ama götüremediğim, bir dahaki sefere mutlaka dediğim yerler ise:

Oyuncak müzesi
Tarihi Yarımada- Sultanahmet
Polenezköy’de birbirinden güzel çocuk aktiviteleri ihtiva eden brunch yerleri (Artık bir çoğunda hafta sonları palyaço ve çeşitli aktiviteler konmuş.)
Moda Teras Kafe’de brunch keyfi – Buranında var bir çocuk aktivite ablası
Çamlıca Tepesi
Adalar (Bir fayton sefası nasılda hoşlarına gider)


Bildiğiniz yerler varsa ekleyin lütfen , onları da görmüş öğrenmiş oluruz.

23 Eylül 2008

Türkiye’de Sevdiklerimiz


Türkiye’nin en güzel şeyi insan faktörü bence. Herkes o kadar sıcak, eli üzerindeki…Amerika macerası öncesi beni bunaltan mesafesizlik, simdi içimi ısıtmıştı. Komşuların kafalarını okşayan elleri çocuklarımı ilk basta ürkütse de sonraları onlar üzerinde güzel bir güven duygusu oluşturdu. Kocaman bir aileydik burada.

Bahçe içindeki bir apartmanda oturan annemin komşu çocukları, aynen vaktinde bizim olduğumuz gibi bütün gün dışarıdaydılar. Yasemin “sokağa çıkmak” deyişini öğrendi. Önceleri “Olmaz, dur bende yanında durursam ancak!” şartlarım zamanla önemini yitirdi ve arkadaşlarını görünce dışarı fırlamaya başladı büyük kızım. Balkondan bizim gözetimimizle tabii. Hele öylesine rutin ev ziyaretlerine, oyun davetlerine bayıldı. Amerika’daki gibi önceden tarih belirleyip bir oyun günü yapmak gibi değil, biranda gelişen programlar. Sonra orada bir suru teyze, amca, anneanne ve dede vardı çocuklarıma. Yan dairede oturan çocukluk arkadaşımın annesine bile sık seyahatleri vardı kızımın.Resimler yapıp armağan etmeye gidiyordu, sonrada elinde bisküvisi, çikolatalı gofret ya da simidi ile geri geliyordu. Resimlerine nihayet alıcı bulmuştu.

Tüm bu ilgi, çocuklarımın oradaki mutluluğu beni çok düşündürdü bu defa. Beklide kendimi kandırıyordum, Amerika’da çocuklarımı büyütmek daha kolay derken. Çok güzel ve temiz oyun parkları, ücretsiz düzenlenen bir dolu çocuk aktivitesi vardı bu yaşadığımız ülkenin. Türkiye’de bir apartman dairesi içinde nasıl büyüyeceklerdi, ben onları nasıl zaptedecektim. Oysa çocuklarımın varlığını hiç bu kadar hafif hissetmemiştim. Komşular, akrabalar zaten büyük kızımın aktivite açlığını almışlardı üzerimden. Geriye kalan ufaklığın ise ilgilenmek için gönüllüsü çoktu.

Akrabaları, kızlarıma dünyanın en önemli çocukları, biricik prensesleri muameleleri yapıyor, benim almayacağım şeyleri alıp şımartıyordu.Çocuklarımı bu mutluluktan bu güzellikten mahrum etmek doğru mu diye düşündüm, düşünüyorum. Bütün bunlar bizim Türkiye’de vazgeçemediklerimizdi. “Amerika’ya gitmeyelim anne! Söyle babam gelsin.”, diyordu Yasemin bile.

Şimdilik Türkiye planlarımız biraz daha beklemede. Biz bu arada hayatımıza yeniden donduk ve buranın güzelliklerini benimsedik bile. Yinede sık sık tatil resimlerimize bakıp, sevdiğimiz şeyler için iç geçirmiyor değiliz. En popüler aktivitelerimizde bir sonraki yazıda.

16 Eylül 2008

Herkes Türkçe Konuşuyor


“Aaa anne herkes Türkçe konuşuyor!” diye bağıran Yasemin’in mutluluk çığlıkları ile indiğimiz Atatürk Havalimanında başladı Türkiye tatilimiz. Bizi havaalanında karşılamaya gelen annem, ablam ve enişteme “tanıdık yüzler” görmenin rahatlığı ile yaklaştı Yasemin. Defne içinse henüz hepsi yabancıydı, dudaklarını bükerek, tedirginlikle başladı tanışmaları.

Çocuklar için çok değişik bir tatildi. Bense her fırsatı kullanmaya çalıştım akrabalarına ve kültürlerine aşina olmaları için. Benim içinde sürpriz doluydu. Yalan söylemeyeceğim dışarıdan izlediğinizde çok karışık görünüyor Türkiye. Huzursuz getirdim çocuklarımı ülkeme. Ya araba çarparsa, ya bomba patlarsa, ya kaçırırlarsa çocuklarımı. Herkese tembihledim çocukların Amerika’dan geldiğini söylemeyin orta yerde, paramız var sanıp kaçırmak isterler belki. Üzgünüm iki yıldır yoktum, haberleri açıp okuyunca da bol miktarlarda bu haberlerden vardı.

Çocuklarla beraber ilk dışarı çıktığımızda benim çok beğendiğim Capitol’e gittik hep birlikte. Biz bir şeyler içerken, Yasemin havuzun etrafında koşturan çocuklara katildi coşkuyla. Öyle mutluydu ki bir suru Türk kız yaşıtı bulduğuna. Her fırsatta donup "Anne bak bu Selin, o da Türkçe biliyor” diyerek, memnuniyetini dile getiriyordu. Defne’nin elini tutup havuz kenarındaki kalabalığa yaklaştığımda çocuğunu takip eden bir çok anne ile tanıştım, çocuklar hakkında kısa sohbetler ettik. Geri donup esime neşeyle Amerika’daki gibi, burada da çocuk büyütebilirim ben dediğimi hatırlıyorum. Esim tam anlayamadı ne demek istediğimi. İyi ama ben Amerika’da anne oldum, kısa tatillere gittim ilk çocuğumla sadece Türkiye’ye. Çocuk ile ilgili her şeyi Amerika’da biliyorum. Türk gazetelerindeki haberlerde kotu; hep sıkıntı, üzüntü, korku saçıyor. Bir anne için kendi memleketi dahi olsa çocuklarını güvende tutmak her şeyden önde geliyor. Varsın görmeyeyim ben yıllarca kokusunu bile özlediğim memleketimi…Yeter ki bebeklerim güvende olsun.

Böyle karışık duygularla başladığım uzun tatilim, öyle güzel geçti ki, sonunda dönmemeye karar verme aşamasına kadar geldim. Çok uzun olacak bu yazı, bu nedenle beni bu asamaya getiren güzellikleri bir sonraki seferde anlatayım.

10 Eylül 2008

Nerede Kalmıştık?


2,5 aylık Türkiye ziyaretimiz beni ta Nisan’dan beri uzak tuttu bloğuma yazmaktan. İki küçük çocukla uzun bir seyahat programı, öncesinde ve sonrasında çok fazla düzenleme gerektiriyor.

Simdi 1,5 aydır evimizdeyiz, yerleştik, düzenimizi kurduk yeniden. Bu sefer annem bizimle birlikte. 5 kişilik bir mutluluk yaşıyoruz. Kızlar annemin de sayesinde hızla buyuyorlar ve bir dolu aktiviteye katılıyorlar. Türkiye seyahatimizde çok güzel geçti. Defne 1. yasini, Yasemin 4. yasini bitirdi ben yazmayalı. Defne akrabalarıyla, dostlarımızla, ülkesiyle tanıştı. Yasemin ilk kez bilinçli şekilde Türkiye’de bulundu, herkesin Türkçe bilmesine şaşırdı. Dönüşte Yasemin’inin de Türkçe’si inanılmaz ilerlemişti. Simdi okula ve yeni okul sonrası aktivitelerine başladı. İngilizce’sini ve İspanyolca’ sini ilerletiyor. Defne halen Türkçe ilk kelimeleriyle boğuşuyor.

Yakında hepsini, yaptıklarımızı anlatacağım. Herkese yeniden merhaba.

20 Nisan 2008

Bahar Şovu


Yasemin, geçen hafta bir akşam, ikinci kere sahneye çıktı. Bu sefer okul çapında bir bahar şovu düzenlendi. Düzenledikleri gösterinin ismi “Büyüyüşümü İzle” idi. Bir yandan şov devam ederken, bir yandan büyük ekranda katıldıkları faaliyetlerden resimler gösterildi. Çok duygulandım. Benim bebeğim artık pekte bebek gibi görünmüyordu.

Yasemin’in sınıfının söylediği şarkılara uygun düştüğü için onlara plaj kıyafetleri uygun görülmüş. Kocaman hasır şapkalar, boyunlarında çiçekler ve güneş gözlükleri ile çok güzel bir görüntü oluşturdular. Yasemin’in sesini korodan ayrı olarak duymak mümkündü. Çok büyük coşkuyla, eğlenerek, bağıra bağıra söylüyordu şarkısını, biraz da grubun geri kalanına uymayı gerekli görmeden. Tüm hareketleri eksiksiz, büyük coşkuyla yaptı, yine göğsümüzü kabarttı kızımız.

Simdi kısa surede, başka çok önemli bir şova, hazırlanmamız gerekiyor. Burada düzenlenecek 23 nisan gösterisinde, birkaç arkadaşıyla sahne almalarını istiyoruz. Geçen akşamki şov yüzünden, henüz yeni çalıştırmaya başladım ve çok az vakit var, ama umutluyum.

17 Nisan 2008

Manhattan'da Sihir (Enchanted)

Bu dönemki aile film günümüz için “Enchanted” i (Manhattan’da Sihir) seçmiştim. Bizim için yeni bir prenses, Giselle. Genelde bir film kiraladığım zaman önce ailecek seyrediyoruz. Sonrasında bir sure filmi tutuyorum, Yasemin birkaç kere daha izliyor. İlk kez tuttuğum bir filmi defalarca hep birlikte izledik! Filmi baştan sona olmasa da, bölüm bölüm 5 kere izledik. Benim içimde uyuyan bir prenses varmış onu fark ettim. Sinan’sa benim içimdeki prensesi anlamaya çalıştığından mi, yoksa oda kendi içinde yatan prense yakınlaştığından mi bilmiyorum, keyifle izliyor her defasında. Müzikler çok güzel, zaten ikisi Oscar’a adaydı bu sene.

Küçük prenseslere, küçük prenslere ve anne babalarına hararetle tavsiye ederiz.

15 Nisan 2008

Küçük Bahçıvan


Bu ay çevreye yoğunlaştık biliyorsunuz. Zaten bahar etrafımızı neşesiyle kaplamaya başlayınca, içimizde de doğaya katılmak için bir kıpırtı başlıyor. Biz aslında, çevre bilincimizi geliştirmeye, üç hafta önce ilk bitkilerimizi dikerek başladık. Bu sene az da olsa kendi yetiştirdiğimiz bir şeyleri yemeye, yedirmeye kararlıyım. Buna da Yasemin’in katılımını çok arzu ediyorum. Bu nedenle tohumları aldığımda, ilk fırsatta tohumların ekileceğini ilan ettim.

Dikimi yapmadan bir gece önce internetten mevsimsel şartlar, ilk adımlar hakkında bir hayli yazı okudum, bu konudaki bloglara baktım. Havaların yumuşamaya başladığı bu donemde tohumlarımızı ilk olarak saksıya dikmeye karar verdim. Ertesi gün kahvaltıdan sonraki ilk işimizdi bu. İki saksıya toprağı boşaltırken, bitkilerin nelere ihtiyacı olduğu hakkında konuştuk. Nane ve dereotu ektik. Her ikisinin de tohumlarını saksıya toprağa atmadan önce inceledik. Üzerlerini örten toprağı Yasemin’e attırdım. Toprakla oynamak çok hoşuna gitti. Çiçeklerin ilk suyunu verme işi de yine ona aitti. O günden beri ara ara birlikte suluyoruz ve bitkilerimizin gelişimlerini inceliyoruz. Dere otlarımız hızla büyüyor, sevinç çığlıkları atıyoruz. Nanelerde ise henüz bir gelişme görmedik, merakla bekliyoruz.

İki küçük saksıda olsa, bizi toprağa yakınlaştıran bu aktiviteyi çok seviyoruz. Yeni bir canlının çoğalmasına sebep ve tanık olmak çok güzel. Kendi emeğimizin ürününü yemekte cabası…

07 Nisan 2008

DÜNYA GÜNÜ


Yasemin gecen hafta elinde bir kese kağıdı ve bir sayfa açıklama ile geldiğinde, sevinçle gülümsedim. Bu ayin aktivitelerini ben çok severek yapacağım. Üstelik Yasemin içinde iyi bir temel oluşturacak. Bu ay her şey “Dünya Günü” ile bağlantılı olacak.

Açıklamalarda, çocuklarınızın doğanın farkına varmasının ve cevre bilinci geliştirmesinin en önemli adımlarından biri doğayı araştırmak ve tanımaktır diyor. Bu nedenle her hafta çocuğumuzla birlikte bir doğa yürüyüşü yapıp, bulduğumuz değişik bir nesnenin, verilen kese kağıdı içinde, okula götürülmesi bekleniyor. Bu bir kozalak, bir yaprak, enteresan bir taş parçası olabilir. Sınıfta bir sergi oluşturuyorlar.

Yaptıkları çalışmanın bir aşaması da, teneke kutu, plastik şişe gibi, yeniden kullanılabilir malzemeleri toplayıp, okula götürmek. Bu ayin sonunda, toplanan atıklar, bir merkeze teslim edilecek ve karşılığında para alınacak. Bu para da çocukların ortak karar vereceği bir aktivite için kullanılacak, onlara ödül olacak.

Benim zamanım ile çocuklarımın zamanı arasında güzel bir fark var. Bizim zamanımızda, cevre bilincimizi geliştirmek için, bu kadar uğraşılmış olsaydı, belki doğal felaketler bu kadar vahim hale gelmeyecekti. Çevreye duyarlı, saygılı bireyler yetiştirmek, biz annelerin en önemli görevi olmalı. Bu nedenle, bu fırsatı kaçırmaya hiç niyetim yok. Gelişmeleri gene burada yazarım.

03 Nisan 2008

Yumurta Avı


Yumurta avı olmayan bir paskalya düşünülemezdi. Yasemin’in sınıf arkadaşlarından birinin ailesi, kendi sitelerinin parkında bir yumurta avı pikniği düzenlediler. Katılan her çocuk için, 50 adet içi seker doldurulmuş plastik yumurta istediklerinde abarttıklarını düşünmüştüm. Fakat çocukların çığlıklar atarak her yere koşturmalarını, sevinçle yumurtaları sepetlerine doldurmalarını görünce, bu sayının çok uygun olduğunu anladım.

Yumurta doldurma isini her sene (gecen seneden beri) Yasemin’e veriyorum. Böylece hem o bir isin sorumluluğunu alıp tamamlamayı öğrenirken hem de eşit sayılarda seker ayırarak matematik öğreniyor. Tabii bende bu el oyalayıcı isle uğraşmamış oluyorum. Bu sene Cadılar Bayramında topladığımız sekerleri ne yememiz mümkündü ne de atmaya gönlüm elverdi. İyi ki de saklamışım paskalya yumurtaları için ideal doldurma malzemesi oldular.

Yumurtalar hemen her yere serpiştirilmişti. Çalıların üzeri, park oyuncakların köşeleri, çimenlerin, çiçeklerin arası, çok geniş bir mekana yumurtalar çok ortada olmayan ama bu yas için de bulunabilir yerlere saklanmıştı. Bizde adet olmamasına rağmen partiler ve piknikler için çok uygun bir çocuk aktivitesi olduğunu düşünüyorum. Yumurta olmazda küçük keselerin içi doldurulur. Araştırmak ve bulmak çocukları çok mutlu ediyor.

O kadar çok koşup oynadılar ve eğlendiler ki, akşamın sonunda yiyeceklerini coşkuyla kapıştılar. Üzerine tatlı olarak ne yendiğini söylememe gerek var mı?

31 Mart 2008

Mart ayı çok hareketli geçtiği halde, burada, çok anlatamadım. Martın son dakikalarına bir şey sığdırabilir miyim diye anlatmaya başlıyorum. Mart ayında burada sadece Paskalya kutlanmıyor. Birde İrlandalılara özel Aziz Patrik günü var. Bu özel gün bize yakın bir şehir olan Dublin’de sevinçle kutlanıyor her sene. Bu sene hem ablamda görmüş olur, hem çocuklara da değişiklik olur diye soğuk havaya aldırmadan yola koyulduk.

Ablam hemen girişte olmazsa olmaz karamelli patlamış mısırlarımızı aldı. Mısır paketinin boyutu Yasemin’inkine yakındı.Yasemin’se böyle büyük bir şeyi taşıyabilmekten çok memnundu.

Etrafa bakınarak dolaşırken, tam önünden geçtiğimiz anda, sahnede, dans gösterisi saati olduğunu fark ettik ve hemen seyir için uygun bir yere konuşlandık. Nehir dansı yapan güzel kostümlü kızları hem Yasemin hem de Defne ilgiyle izlediler. Yarim saat süren gösteride onlar dansa hiç ilgilerini kaybetmezken, bizde ayni ilgiyi mısırlara gösterdik. Dansları da sevdik tabii.

Bu tarz geziler en çok çocuklara yarıyor. Tanıtım ve satış çadırlarından sonra küçük bir lunapark kurulmuştu. Yasemin hemen ilk oyuncaktan başlayarak sırayla, neredeyse hepsini denedi. Defne bu ilginç aktivitelere heyecanla tanık oldu. Çok yakında dahilde olacak. Yasemin, “son jetonlar” uyarısını alınca, birazda teyzesinin yardımına sığındı.Son olarak tren turundan dönerken, atıştırmaya başlayan yağmur damlaları imdadımıza yetişti de, o çok ısrar edemeden koşarak arabamıza donduk.

29 Mart 2008

Çocuklarla Kolay Poğaça


Bahar partimiz için poğaçada vardı mönümüzde. Ablam yeni öğrendiği poğaçayı yapmaya talip oldu. Yasemin, mutfak çalışmalarına hep gönüllü zaten. Teyze yeğen işe girişince bana da olayı görüntülemek kaldı.

Bu yaş için poğaçaya tam şekil vermeleri zor. Bu nedenle ona hamurdan küçük parçalar kopartıp, iç koyacak şekle sokma görevini verdik.

Denemek isteyenler için tarifi:

1 yumurta
1 yemek kaşığı sirke
7 çay bardağı un
1 çay bardağı margarin
1 çay bardağı sıvı yağ
1 paket kabartma tozu
1 çay bardağı yoğurt

19 Mart 2008

HOŞGELDİN BAHAR


Güneş henüz yüzünü göstermekte kararsız. Çiçek açan ağaçlar bile biraz şaşkın, erken açan çiçeklerinin yağmur ve rüzgardan dağılmış olmasına. Biz yine de güneşin arada gösterdiği sıcak yüzünü, güneşli uzun günlerin habercisi olarak kabul edip, bahar kutlamalarına başladık. Burada baharın gelişinin ilk habercisi “Easter” (Paskalya Bayramı). Hani su yumurtaların süslenmesi, yumurta aranması gibi hoş adetlerin yanı sıra bol şeker tüketiminin desteklendiği dönem. Ben buna bahar bayramı diyorum. Gecen sene Türk oyun grubu arkadaşlarımız için bir parti yapmıştık , bu sene geleneği Amerikalı oyun grubu arkadaşlarımızla devam ettirdik. Onlara, Türk kahvaltısını tattırabilmek, biraz tanıtım yapabilmek adına Türk kahvaltısı ve bahara hoşgeldin partisi yaptık.

Türk mutfağının zengin, sağlıklı ve rengarenk mutfağı bol bol takdir toplarken, miniklerde bol bol eğlendi. Onlara küçük masalara sofra hazırladık. Yemeklerimize alışık olmadıklarından özel ne hazırlayabilirim diye sormuş, endişe etmiştim. Hepside sosis, domates, salatalık, peynir ve kekten oluşan kahvaltılarını severek yediler.

Biz kahvaltımızın keyfini uzatırken çocuklar oyunlara geçtiler. Onlara bahçeye kopuk yapma istasyonları hazırlamıştım. Köpük yapmaktan sıkılmaya başladıklarında, kum masasını açtım. Kum oyunları, genelde en çok eğlendikleri, ama en çokta problem yaşanan zaman oluyor . Başlangıçta, oynamaları gerektiği şekilde kalıplar çıkardıktan sonra, kumu etrafa ve birbirlerine atmaya besliyorlar. Bu nedenle hep en sona ayırmaya çalıştığım bir eğlence.

Çocuklar ahenkli oynama sinirini asmaya başladıklarında, bizde cay keyfini tamamlamıştık. Kaynatıp soğutmuş olduğumuz yumurtaları ve boyama malzemelerini ortaya çıkardık. Annelerin yardımlarıyla yumurtaları boyayıp, süsledik. Aktif bir oyundan sonra, bu yaratıcı çalışma hepsini sakinleştirdi. Son olarak, meyve ve yumurta seklinde çikolatalardan oluşan ara öğünlerini yiyip gitmeye hazır hale geldiler.

Yumurtalarını koyabilmeleri için bahar temalı küçük poşetler almıştım. Boyadıkları yumurtaları, yumurta seklinde çikolataları ve tavsan seklinde şekerlemeleri, poşetlerin içine yerleştirip o günün anısına her birine hediye olarak verdik. Herkesin yüzü gülünce, bizimki de güldü.

Hoşgeldin Bahar!

06 Mart 2008

Teyzemiz


Bana su anda mutlulugun resmini ciz deseler, bu sahneyi cizerdim. Yasemin ciglikla karisik kahkahalar atarak teyzesiyle bahcede oynuyor. Defne acik olan bahce kapisinin onundeki sineklige tutunup ayaga kalkmis, kucucuk boyuyla onlari gormeye calisirken bir yandan da tele vurarak cigliklar atarak, oyunun bir parcasi olmaya calisiyor.

Teyzemiz burada bir aydir. Tabii benim ablam, cocuklarimin teyzesi. Cocuklarimin gozunden bakinca dunyaya annem anneanneye, ablalarim teyzelere, kocam babaya donusdu gozumde. Evet, ablam bize, cocuklarimiza sinirsiz sevgi getirmis, simdi hergun bol bol ustumuze dokuyor. Yalnizlikdan, yorgunlukdan uyusmaya baslamis yureklerimiz bahara kavusan ciceklere donustuler. Ayni zamanda ciceklerin suya doymadiklari gibi sevgiye doymuyorlar.

Eger birinci derece akrabalariniza, ailenize istediginiz zaman ulasabileceginiz bir mesafede yasiyorsaniz, benim neden bahsetmedigimi anlayamayabilirsiniz. Bu akrablarin cocugunuz icin ne derece onemli oldugunu kavramayamazsiniz. Sadece haftada birkac saat icin bile olsa anne baba disinda ucuncu kisilerce onemsenen, sevilen cocugun gozlerindeki isiltinin degistigini bilmeyebilirsiniz. Yorgunlukdan gittikce sertlesen anne baba disiplininden sonra biraz simartilan cocugun sevinc kahkahalarinin anne baba uzerinden kaldirdigi agir vicdan azabinin yarattigi rahatlamayida olcuye koymak zor.


Tanri kullarina yardim etmek istediginde baska bir kulunu kullanirmis. Sanirim bizim olayimizda ablama bol bol ihtiyac duyuyor. Ilahi isiltiyla enerjisi artan ablam, her gucumuz tukenme noktasina dayandiginda bize saglam bir dayanak sagliyor. Ablacim bizi bu kadar sevdigin icin, ve sevginde hic hesap yapmadigindan ve comertliginden dolayi sana cok tesekkur ederiz. Yasemin’in sen bir aktiviteye katilmayinca yuzunun solmasi, gece ben yatirmak icin yanina uzandigimda tamam anne gidebilirsin simdi teyzem gelebilir mi demesi, Defne’nin sabah uyaninca “Deyziiiii(Teyze)” diye seslenmesi ne demek biliyor musun? Seni seviyoruz

05 Mart 2008

Bebegim Buyuyor


Dogumla baslayan sancilarim, bebegimin her bir yeni gelisiminde kasintilarla devam ediyor. Artik bu kasilmalar fiziksel degil, ruhumda. Defne benden ayrilma yolculugunu dokuz ayini doldurmasina az bucuk kala tamamladi.

Bu yeni gelisim meyvelerini vermeye basladi bile.Dun gece benim onun yerine kardesini yatirmamdan sikayetci Yasemin’imi yatirmaya kalkisinca, Defne ona kollarini acan teyzesine sigindi. Kafamda benden ayri uyumaz nasilsa, Yasemin’i yatirir ona kosarim diye dusunmusdum. Uyudu. Hem de hic sikayet etmeden. O ucmak icin kanatlarini hazirlarken, ben yaklasan bagimsizligimiza sevinemiyorum. Bilmedigim bir afetin on hazirliklari diye mi bu kadar irkiliyorum? Zamani gelince annemin itinayla buyuttugu kanatlarimi alabildigince kocaman acip gidebildigim en uzak koseye uctugum icin mi? Benim gibi yapip uzaklara gidecekler ve senede bir kere gorebilicegim onlari korkusu mu?

Diger yandan fazlasiyla bagimsiz buyuk kizima bakiyorum. O da buyurken ayni endiseleri yasamis, onu kaybedicem sanmisdim. Hatta dogum oncesi dusumu alirken benden ayrilacak, heryere tasiyamiyacagim artik yanimda diye uzun uzun aglamisdim. Oysa tum bagimsiz ruhuna ragmen her dustugunde bana kosmuyor mu? Her basarisinin nihai onaycisi ben degil miyim? Benden bir aferin duymak icin sevmediklerini yiyip, sevdigi oyunlari birakmiyor mu? Butun bunlari bildigim halde her yeni adimin bende yarattigi bu korku firtinasi niye?

Aslinda bu bagimsizlik bir can egrisine benzemiyor mu? Bebeklik yaslarinda herbir adimla gelisen bagimsizlik, genclik yillarinin ortalarinda, aile kurmadan az once bir pik yapip, sonra tekrar gun be gun, tecrube be tecrube bambaska, degisik bir bagimliliga donusmuyor mu?

Bir annenin en mutlu, ayni zamanda en huzunlu zamanlari oluyor cocuklarinin bagimsizlik adimlari. Bir yandan basarmalari icin ellerinden tutarken, diger yandan icimden birseyler aleyhine calisiyor mutlulugumun. Bu adimlarin herbiri beni hayatlarindan uzaklastiracak adimlar olacak bir gun. Bu gelisimler zamanla birseyleri bana tercih etmeye baslayacaklarinin habercisi. Bir gun bir oyunu, diger gun bir arkadasi, gelecekde eslerini tercih edecekler bana. Boyle olmasi gerekiyor, hayatin duzeni bu sekilde. Hazirim ben tum bu donemlere, hatta bu sekilde olmasi icin elimden geleni yapacagim.Birgun oyunu tercih etmesi icin cesaretlendiricem yarin esini. Disi kus yapar yuvayi, once yuvani koruyacak, dusuneceksin diyecegim., tipki annemin ogutleri gibi. Yasadigim ic bulantilarim benimle ilgili, kendim cozecegim, onlara hicbirsey belli etmeden. Icerden aglayip, disardan gulucem.

Bir haftadir her firsatta dusundum dusundum, sonunda duygularimi tasirdim. Hayatimizda yeni bir donem basladi, kabul etmem lazim. Bu icli agitin, kendini teselli calismalarimin nedeni: Defnem, bebegim, memeyi birakdi.

01 Mart 2008

Muzik Dersi


Bir suredir devam ettigimiz bir yenilikden bahsetmek istiyorum. Ben ve kizlar muzik dersi almaya basladik.

Kendim cok muzige yakin bir insan degilim. Bu nedenle ne zaman firsat bulsam cocuklarim muzikden yararlansinlar istiyorum. Yasemin’i kucukken goturmusdum, simdi iki kardesi goturebilecegim bir muzik dersi buldum, her hafta bir saat katiliyoruz. “Music Together” burada bilinen, cocuklar icin ozel bir muzik programi. Bizim aldigimiz “Sticks” (Cubuklar) bolumu. Oyle guzel aktiviteler yapiyoruzki 3,5 yasindaki kizim da, 8 aylik kizim da, ben de bayiliyoruz.

Uygun bir ders mi, ikisini ayni zamanda derse goturmek iyi bir fikir mi diye bir hayli dusunmusdum. Muzik dersinin ilk dakikalarinda dogru bir karar oldugu anlasildi. Artik kolayca sozleri ezberleyebilen kizim hevesle sarkilari soylerken, boyle bir sosyal aktiviteye ilk kez katilan bebegim coskuyla tefini caliyor, diger cocuklara gulucukler gonderiyordu.

Bu tarz aktivitelerin sadece derse verildigi saate terkedilmesini bir israf olarak kabul ederek, bu aktiviteyi haftaya yayiyorum. Muzik dersinin sarkilarindan olusan cd’yi arabada surekli calip, ritme asina hale gelmelerini sagliyorum. Ayni zamanda sarkilari ezberlerken yolculugun sikintisini azaltiyoruz.

Diger bir faydalanma seklimiz ise evde tansiyonun yukseldigi anlar. Ozellikle yagmurlu gunlerde eve kapanmak zorunda kalinca imdadimiza muzik kitabimizin aktiviteleri yetisiyor. Bir sarkida elimize tulbent alip salliyoruz, digerinde birbirimize top yuvarliyoruz. Bazende coskuyla dans ediyoruz. Biz muzikal bir aile olmak yolunda ilerliyoruz.

26 Şubat 2008

Minikler İçin Web Sayfaları

İki yeni web sayfası ekledim sevdiğim sayfalar bölümüne. İkisi de direk çocuklar için, çocuklara yönelik çesitli aktiviteler içeriyor.

Birisi Disney’in kendi sayfasi, televizyonda reklamını görüp haberdar oldum. Yasemin’in de benim de cok hoşumuza gitti. Boyamak için karakterlerin resimleri, şarkılar ve çeşitli aktiviteler var.

Diğeri okul oncesi ve okul çocuklarına okuma yazma öğretmek amaçlı. Harfler tek tek keyifli bir şekilde öğretiliyor.

İki sitede malesef İngilizce, ve harfleri İngilizce çalışmak isteyenler için. İkisini de denedik ve çok beğendik, tavsiye ediyoruz.

Henüz Türkçe aktivite sayfası keşfedemedim, duyarsam haber vereceğim.

17 Şubat 2008

Çocuklar İçin Sevgililer Günü


Yeni bir guzel kutlama, yeni aktiviteler için fırsat yaratti. Sevgililer gününün yurdumuzda fazla önemli kutlanmaya basladigini düşünüyorsanız, birde burayı görmelisiniz. Burada okullarda bile oğretmenler günü coşkusuyla kutluyorlar.

Yasemin’in sınıfında yapılacak “Sevgililer Günü” partisi icin 29 adet kart hazırlamamız gerekiyordu. Herbir sinif arkadasina bir kart. Once nasil bir yatirim gerektirecek bu kadar kart diye panik olan ben, araştırmalarım sırasında oldukça ekonomik ve eğlenceli sınıf paketlerine rastlayınca rahatladım. Tek tek inceleyerek yaşlarına en uygun olanında karar kıldım. Çocuklar için yapılacak herbir faaliyetin dikkatle düşünülmesi gerektiğine inanıyorum. Vereceği mesaj çocuğun ruhsal gelişiminde önemli. Yasemin’in de sevdiği bir karakter olan “Sponge Bob” lı kartların uzerine kalp seklinde lolipoplar iliştirilmişti. Uzerlerinde de “Sen benim en iyi arkadaşımsın, mutlu sevgililer günü” yazılıydı. Bu kartlar parti sırasında tek tek dağıtıldı. Yasemin’de bu şekilde hoş 29 tane kart aldı.

Hazır kartlara bakmakdan daha eğlencelisi kendi kartını yapmak. Yasemin için, hatta benim içinde sevgililer günü faaliyetlerinin en keyiflisi kart hazırlamaktı. Geçen hafta, sokağımızdaki banka açılışı eğlencesi kapsamında, çoçuk masasında, “Sevgililer Günü” için kart hazırlama aktivitesi vardı. Yasemin’e, bir tane babaya bir tane de teyzeye kart hazırlamasını onerdim. Ara ara evde de yaptığımız bir faaliyet. Bir parça karton, boyama kalemleri, çıkartmalar ve bazende baskı malzemeleri yeterli. Bu fikir öyle hoşuna gitti ki saatlerce ayrılmak istemedi masadan. Sonunda evde de devam edersin diyerek iki boş kartta yanımıza aldık.

Sevgililer gününde vermek için, ev ahalisinin her birine birer minik hediye almıştım. Güne farklı bir heyecanla başlayabilmek için. Yasemin’inki Dora ve Diego karakterli kağıtlara sarılmış, kalp şeklinde çikolatalardı. Bu çikolataları kağıt üstüne koyarak kalp çizmek için de bol bol kullandık. Yasemin bir hafta boyunca bol bol kalp çizdi.Yalnız bizim kalplerimizin yüzü, kolu ve bacağı var. Madem bu kadar önemli bu kalp işi, bir kişilik vermeliyim diye düşünüyor olmalı. Bir sevgilililer günü resmi yapımı sırasında sordum:

“Yasemin sevgililer günü ne ile ilgili?”

“Kalp ile ilgili.”

“Kalp ne demek?”

“Sevmek demek!”

“Ben seni çok seviyorum.”

“Ben de seni çok seviyorum annecim.”

Biz aramızdaki diyalogdan memnun iki sevgili kalp çizmeye devam ettik.

01 Şubat 2008

Saçlara Veda


Uzun bir zamandir planliyorduk. Once yasgununden sonra dedik, sonra cadilar bayrami ertesine attik, deniz kizi uzun sacli olur diyerek. Yilbasi partisini de gecirince geriye yeni bahane kalmadi bize. Sac bakimindan bunalan babasinin ve gelisimini bilgisayar kamerasindan izleyen dedesinin baskilariyla Yasemin'in saclarini kestirdik. Neredeyse 3,5 yil bakdik biz o saclara. Ucusan tuylerden sac haline donusunu, renklerinin acilmasina, koyulasmasina, uclarinin kivrilmasina adim adim sahit olduk. O saclarla dogmusdu, bebek saclariydi onlar. Bu yuzden bir hayli strese girdim kesilmeden once. Yasemin'in hazir olmasini beklerken, aslinda icin icin kendimin hazir olmasini beklemisim. Oyle stresli, aglamaya, dagilmaya hazir gittim kuafore.


Bu is icin ozel olarak cocuk kuaforu secmis, vardir bir hikmeti diye dusunmusdum. Kaldiki ilk dis muayenesi icin bile genel bir disciye goturdum ama sac konusu onemli, hassas.Cok dogru bir kararmis. Kuafor bayan kesinlikle bu isin psikolojik yonunu cozmusdu. Sayesinde sadece Yasemin degil bende gulerek cikdim salondan.


Kuafore nasil bir sac modeli istedigimi soylerken, bu konuda oldukca gergin oldugumu da belirttim. Gulumseyerek Yasemin'e kirmizi arabaya gecmek isteyip istemedigini sordu. Yasemin kararli bir sekilde arabaya ilerlerken, izlemesi icin de Disney prensesleri filmine karar kilindi. Gozume ilisen Cinderella' nin ve Pamuk prensesin de saclarinin kisa oldugunu hatirladim. Yasemin bak kisa sacli prensesler de var, hala bir prenses olacaksin dedigimde, sevincle kafa salladi.


Romanya'li kuaforumuzun tatli dili ve yerinde onerileri ile sac kesimi maceramiz bekledigimden cok farkli gecti. Istedigim sac boyunu kabul etmedi. Cok uzundan birden kisaya gecerse, uzulebilir, arkada oynayacagi birseyi kalmaz dedi. Kenarlarina kat onerimi de cene boyu sac agizda son bulur, eger sac kemiren bir cocuk istemiyorsan vazgec dedi. Onerilerine hak verdigime cok memnunum.


Sac kesimi tamamlandikdan sonra, sira sekillendirme kismina geldi. Bu tatli bayan musterilerinin farkli bir havayla ayrilmasini istiyor salonundan. Yasemin "kirmizi" kurdeleye karar kilinca, kurdeleleri ile uyum saglasin diye kirmizida simler doktu kafasina. O kadar sirin olduki onceden yaptirsaymisiz keske dedik. Hele Yasemin eve donupde sac perisinin ona gonderdigi hediyeyi gorunce sac kesim macerasini buyuk bir keyifle tamamladi.


Kesilen saclari mi? Tabii ki onlara kolay veda edemezdik. Ucunda altin renkli, herkesin durdurup sordugu bukleleri kirmizi bir kagida sararak verdi o gunun anisina. "Kirmizi kurdele sectigini unutmazsiniz" dedi. Hic unutur muyuz, kafamda bu konuyla ilgili album sayfasi hazir bile, ortasinda kirmizi kurdeleyle ilistirilmis bir tutam sacla birlikde.

29 Ocak 2008

Aşure



Bir tasla iki kus vurmak herkesi mutlu eder, bende Defne'nin dis bugdayinda asure yapmaya karar verince boyle hissettim. Kizi olan asure pisirmeliymis, asure ayindayiz, eh Defne' nin dis bugdayi icin icinde bugday olan bir yiyecek gerekiyordu. (Tarif portakal agacindan, cok guzel oluyor.)Ben asurenin bir gece once baslayan macerasini, ertesi gun oglen saatlerine dogru bitirmeye calisirken, Yasemin sen ne yapiyorsun anne diye mutfaga girince, bu tasla bir kac kus daha vurabilecegime karar verdim.

Anne bu kadar uzun mutfakda kalinca bunalan kizima, bir mutfak tecrubesi daha kazandirabilirdim. Sonra cogunlukla uzakdan bakdigi bilip bilmedigi bir suru malzeme giriyordu bu yemegin icine. Anne bu yemekleri mutfak tartisinda olcuyordu, bilimde vardi yani. Ustelik bu yemegin arkasinda cok guzel bir masal da vardi. Kac kus oldu?

Yasemin'le tek tek malzemeleri ayirip tartarken, tadabileceklerini ona tattirdim. O kayisilarin tadina doyamazken, ben Nuh Tufani'ni anlattim. Nasil simdi o gunu hatirlamak icin ve bugunumuze tesekkur icin ayni yemegi pisirdigimizi soyledim. Gunumuze tesekkur kisminda duygulanip, goz yaslarima hakim olamayinca, neden uzuldun diye soran kizima, sevincden de aglanabilecegini anlattim. Yuzume de bu degisik isimli degisik yemege bakdigi gibi bakdi ve agzina bir kayisi daha atti.

23 Ocak 2008

Diş Buğdayı


Hep soyledigim gibi, bu cok da kolay olmayan omrumuzde hicbir kutlamayi, guzel anlar yaratma sansini geri ceviremem. Her bir ozel gunun degerini bilmek isterim. Yilbasini, sevgililer gununu hatta noeli bile sevincle kutlayan ben, ayni heyecani atalarimizin binlerce yillik guzelim geleneklerine gostermezsem, kendimi onlara ihanet etmis gibi hissederim. Geleneklerimizi yavrularima gecirmeyerek zinciri bozamam, onlari en degerli miraslarindan mahrum birakamam. Yavrularimin her bir gelisiminin sevinci beni asip tastiginda imdadima yetisen geleneklerimiz, sevincimi dostlarimla paylasmak icin firsat sagliyor. Hayatin, izin verirsek, duyarsizca olacak akisina aralar vererek, her bir gelisimin onemini ve degerini idrak etmemize yardimci oluyor. Bebegimizin yirmisini, kirkini kutladik. Atalarimiza gore ve takip edersek bilime gore de bu onemli iki tarihden sonra bebegin en onemli gelisimlerinden biri disleri. Dun Defne’nin cikan ilk dislerini kutlamak icin dostlarimizi davet ettik.

Dostlarimiz sadece sevincimizi paylasmakla kalmayip, bize yeni mutluluklar getirdiler. Ailemizden uzak olmanin verdigi eksikligi varliklariyla doldurmakla kalmayip, hem soframiza katkilari hem de Defne’ye hediyeleriyle bizi simsicak sarmaladilar. Yapsak mi yapabilir miyiz telasi iyiki yapmisiz sevincine donusdu.

Defne’nin dis bugdayi yemegi her zaman bildigimizden farkliydi. Ben bildigimiz tatli versiyonu yerine asure yapmaya karar verince, Berrin Ablamiz, Konya usulu olan tuzlu versiyonunu yapmayi onerdi. Kenevirli, hashasli, cevizli olan bu versiyon, hem cok hosumuza gitti, hem de bana Defne’nin gelecekdeki hayatinin bu guzel karisimdan olusan lezzetli yemek gibi olacagi konusunda haberler veriyormus gibi geldi, en azindan oyle diledim.

Defne’ nin cok yonlu ve yetenekli biri olacagini simdiden hissediyorum. Onune cesitli meslek gruplarini temsil eden rengarenk esyalar kondugunda, hemen birine saldirmak yerine, once uzun uzun dusundu. Elini teker teker uzerlerinde gezdirip hissetti. Sonunda cep telefonunda karar kildi. Is dunyasini ya da babasi gibi cep telefonu istasyonu planlayan bir muhendisi simgeler diye secmisdim cep telefonunu. Sag elinde cep telefonu, sol elinde de boyama kalemi vardi. Belki hobi olarak da resim yapar diye hayal ettim. Biz basindan bugdayi dokup dualar ederken onun icin, o da kitaba yapismisdi. Okuyacak, o da anne baba gibi kitabi cok sevecek diye gecirdim sevinerek icimden. Insan nasil da yavrularina herseyin en iyisini yakistiriyor. Keske tum insan evlatlari icin herseyi pozitif gorebilsek. Ne guzel bir dunya verirdik cocuklarimiza.

Defne dun gece guzel uyudu. Gunlerce gozlerinde yas olarak bekleyen disler gorununce buyuk bir kutlamaya yeni oyuncaklara sebep olmuslardi. Butun bu guzellikler ve sevgi seli hos bir rehavet yaratti onda. Bebegi rehavete surukleyen sevinc anneyi sarhos eder. Anne de guzel uyudu.

16 Ocak 2008

Yagmurlu Gunlerde



Gecen yilin onemli olaylarini bitirdigime gore simdi yaptigimiz diger gunluk mutluluklara gecebilirim. Kis aylari, soguk, yagmurlu gunleri ve uzun geceleri ile biraz agir ilerlerken oyuncaklar ve oyunlar gittikce daha az ilgi ceker hale burunmeye basladi. Bir yandan bunalan kizimin kendi oyuncak ve oyun alani disindaki bolgelere saldirilarina karsi koymaya calisirken, bir yandan da ne yapsamda vakitlerini daha eglenceli ve faydali gecirseler diye kafa yoruyorum.

Gene ust uste bardakdan bosanircasina yagmur yagdigi gunlerden birinde, evin icinde oyalayamadigim kuzuma, biraz camdan disari bakmasini ve bana yagmur sarkimizi soylemesini istedim. Birlikde su taneciklerinin yere ve cama carparak etrafa sicramasini izlerken, birden aklima geldi, “Disari cikmak ister misin?” dedim. “Simdi mi?” , dedi sasirarak. “Tabii neden olmasin, hem yeni semsiyeni denemis oluruz.”

Hemen yagmurluk, yagmur cizmeleri, kalin kiyafet ve semsiyeden olusan yagmur malzemelerimizi toparladik. O, nese icinde yagmurun altinda oynarken, bende kucuk kizimla kapidan izledim. Kafamda tasarlamaya basladigim yeni album sayfamiz icin bir suru yeni resim toplamayi ihmal etmeyerek.

Gecen Yilin Son Haberleri


Yeni yilin ilk gunleri hizla geciyor. Bense kafamda gecen yilin son gunlerini hala bitiremedim. Yani size noel partisini, Noel Baba"yla bulusmalarimizi ve Turk usulu yeni yil partimizi anlatmadan.

Noel partisi klasikdi. Cocuklara once yemek yedirildi. Tabii yine ozenli sofralar kurulmusdu. Sonrasinda Mickey Mause’in noel macerasini izlediler. Kurabiye suslediler ve yediler. Anne ve babalara hazirladiklari el yapimi kahve fincanlarini hediye ettiler. Sirayla agacin altindan kitap hediyelerini sectiler. Noel Baba gec kalinca, doyasiya parkda oynadilar. Noel Baba’yi sevincle karsilayip sirayla kucakladilar. Yasemin’e sira geldiginde merakla ne konusacak diye bekledim. Ingilizcesi yetecek miydi? Onceden ipucu vermisdim dayanamayip. “Ne istedigini soracak, prenses dersin belki ?” dedim. Oysa o, noel babanin cantasinda herkese dagittigi noel sekerlerini gormusdu. Ne istiyorsun deyince ingilizce “Seker!” diye bagirdi. Sekerini alinca rahatlayarak bana kostu. “Tebrikler”, dedim, Noel Baba’yla bilincli ilk karsilasman cok basarili gecti.

Yasemin’in ilk kucaklasmasi degildi Noel Baba’yla. Henuz 4 aylik bir bebekken Noel Baba kiliginda alisveris merkezinde kurulan Noel Baba kosesine goturup, resimlerini cektirmisdim. Simdi sira Defne’deydi. Babamiz adil olmaya calisarak Defne’ninde tek basina resmi olmali dedi. Biran dusunup, “Olmaz, Yasemin’in hevesini kirmaya degmez, o ablasi varliginda dogdu, resimleri de birlikde olacak!” Iki melegim benim icin en guzel tabloyu olusturuyor. Yine de babanin uyarisi aklimda, elimdeki kamerayla, caktirmadan birer de tekli fotograflarini cekdim.

Yeni yili ise buradaki Turk derneginin duzenledigi yilbasi yemeginde kutladik. Bazi arkadaslarimizin onerisinin tersine, cocuklarimi yanimda istedim ve pisman olmamak icin dua ettim. Evet, masada oturmadilar, evet sahnede kosturdular, evet ben kucagimda bir bebekle, soguk bir yemek yedim ve Yasemin’i gozlerimle surekli takip ederken, kimseyle goz kontagi kuramadim. Karsiliginda ise kizimla karsilikli gobek attim, baba kiz sahnede dans ederken bende bebegime sarilip dondum. Sahnenin ortasinda karsilasinca hepimiz kucaklasdik, ailecek dans ettik. Yasemin ilk kez ciftli dansla tanisdi. Ilk kez dans etti. Yasemin neseyle arkadaslariyla kosturuken, Defne’ninde uyumasini bilen anne baba birlikde en uzun danslarini ettiler. Yeni yila hepbirlikde simsiki sarilarak girdik. Gecirdigimiz en guzel yilbasi aksamiydi.

03 Ocak 2008

Bowling Partisi




Gecen yilin son gunlerini, Yasemin icin yeni bir aktivite ile tamamladik. Okullarinin Aralik ayi gezisi bir bowling salonunaydi.

Gitmeden once yazin oynarlar diye aldigim tahta bowling setinde bir iki atis gosterip, basitce ne yapacaklarini anlattim. Asil kurallari ise gezide ogrendi. Bence oyunun teknik kurallarindan daha onemli kurallari; sirasini beklemek, baskalarinin atislarini izlemek ve onlari yureklendirmek, basarilarini da el saklatarak ya da sarilarak kutlamakdi.

Yasemin'in grubundaki cocuklardan biri utangacdi, oynamak istemedi. Diger ikiside ilk iki turdan sonra baska seylerle ilgilenmeye basladilar. Yasemin'se tam kendisinden bekledigim gibi davrandi ve arkadaslarinin yerinede oynamaya devam ederek tum turlari bitirdi. Hesaplarima gore, o agir topu 1,5 saat icinde 100'e yakin kez yuvarladi. Her atistan sonra ciglik cigliga zipladi ve atisini kutladi. Bu saf sevinciyle herkese de bir nese kaynagi oldu.

Yasitlariyla bir arada fiziksel aktifitelerini gozledigimde, bir kez daha fiziksel sporlara yatkinligini ve bu konuya egilinmesi gerektigine karar verdim. Yasemin guclu, yasina gore sevdigi seye oldukca konsantre olabilen, cok aktif bir cocuk.

Isterim ki cocuklarim, basarinin ne keyifli bir sey oldugunu, takim calismasinin guzelligini, arkadaslarinin basarilarini kutlama, sevinclerini paylasma heyecanini, basarisizligin kotu birsey olmadigini, bu nedenle benimsenmesi gerektigini, dogrulari onlar sayesinde buldugumuzu, nihayetinde asil basarisizligin hic denememek oldugunu, bilsin. Butun bunlari onlarin anlayabilecegi sekile donusturme firsatini verdigi icin boyle takim oyunu organizasyonlarinin iyi firsatlar oldugunu dusunuyorum.

01 Ocak 2008

Ayin Sozu

Yaklasik 7 yaslarinda kiziniz baskalarinin neleri oldugunla ilgilenmeye baslayacak. Ona daha ziyade baskalarinin ne olduguna dikkat etmesini ogretin.


"Mother to Daughter : Shared Wisdom from the Heart" kitabindan.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...