16 Aralık 2012

20 Melek Kanatlandı



Telefonunuza bir mesaj geliyor. Çocuğunuzun okulunda ateş açılmış. Gelin çocuğunuzu alın diyorlar. Korku içinde koşarak gidiyorsunuz. Ümitle bekleyen anne ve babaların arasına karışıyorsunuz. Yıllar gibi gelen bir beklemeden sonra, çocuklar gelmeye başlıyor. Sevinçli, duygusal kucaklaşmalar yaşanıyor. Tanıdık çocuklar görüp el sallıyorsunuz, sonra ümitle arkalarına bakıyorsunuz. Bekleyen anne babaların sayısı azalıyor, sizin ümidiniz azalmıyor. Sonunda hiç çocuk kalmıyor. Ve bir yetkili gelip, artık gelecek başka bir çocuk yok diyor. 20 çocugun anne ve babası, anlamadan birbirinize bakıyorsunuz. Anlamak istemiyorsunuz…. Siz çocuğuna kavuşan şanslı anne babaların içerisinde değilsiniz. Üstelik içeri girmenize, çocuğunuzun tenine son kez dokunmanıza, son bir kez koklamanıza, kulağına eğilip korkma sakın, anne yanında, öteki dünyada da olsan, kalbim senin, demenize izin yok.

Bundan büyük acı düşünemiyorum. Kalbim paramparça dünden beri. Bir yandan çocuklarıma doyasıya sarılma isteğiyle taşıyorum, diğer yandan benim gibi şanslı olmayan anneler için bencillik olacak gibi geliyor bana. Sevinemiyorum ben şanslıyım diye. Herkes şanslı olursa sevineceğim. Kimsenin çocuğu zarar görmeyince…

27 Kasım 2012

Kitaplar



Geçenlerde kitapçıya gittiğimizde American Girl serisinin kitaplarıyla dolu raf dikkatimizi çekti. Bir süredir artık hızlı büyüme sürecinde olan kızımın meraklı sorularına, nasıl cevap vermem gerektiğini kestirmeye çalışıyordum. Bu kitaplar imdadıma yetişti. İnanılmaz çok konuda seçenekleri var. Biz başlangıç olarak vucud gelişimi ve bakımı, duygusal gelişim, kardeş ilişkileri, görgü kuralları, arkadaşlık ve moda ile ilgili kitapları seçtik. Fırsat bulduğumuzda birlikte okuyor, üzerinde konuşuyoruz. Yasemin bu yeni vakit geçirme şeklimize bayıldı.

13 Kasım 2012

Bir Başımıza




Bir süredir haftasonlarında çok yoğun programlarımız oluyordu. Arkamızı toparlamak bir yana, ne düşüncelerimizi organize etmeye,  ne de yaşadıklarımızı sindirmeye vaktimiz oluyordu. Son zamanlarda bilinçli şekilde kendi kendimize, yani ailece bir başımıza kalmaya çalışıyoruz. Kendi hızımızda yani hiçbir yere yetişmeden, ne zaman nerede olacağımıza kendimiz karar vererek, keyifli zamanlar geçiriyoruz.

Aile zamanlarımız pek planlı olarak birşey yapmak üzerine de olmuyor. Bazen evde ekmek olmadığını farkedip hadi dışarıda kahvaltı edelim diyerek başlıyoruz güne. Gündemlerimizle ilgili konuşarak, gazeteye göz gezdirerek, kızları eğitecek sohbetlerlerle kahvaltımızı ediyoruz. Sonra temiz hava almak için ve de kızlara biriken enerjilerini boşaltmak için fırsat tanımak için bir parka gidiyoruz. Ardından ev alışverişini yapıp geri dönüyoruz.  Bazen döndüğümüzde akşam oluyor. Birlikte yemek hazırlayıp yiyoruz. Bazende bir sergi görmek, ya da kişisel bir alışveriş yapmak için çıkıp, sonra sonbaharı güzelce yaşayacağımız bir mekanda biramızı içip, bir şeyler atıştıyoruz. Tabii herşey güllük gülistanlık, derin bir huzur içinde olmuyor. Bazen beş dakikada bir kızların münakaşalarına müdahale etmek gerekiyor, sık sık restaurantta ya da mağazada olduğumuzu hatırlatmak gerekiyor. Bazen sırf bir şeyi kıracaklar diye hiçbir şey göremeden çıktığımız oluyor...Ama bir yandan da başbaşa keyifli zamanlarımız kumbaramızda birikimlerimiz artıyor.

Ailecek başbaşa vakit geçirmanin bir sevdiğim yanı da, o anda her neyi tecrübe ediyorsak herkesin kişisel fikrini duyabiliyorum. Fikirlerine kendi yorumlarımla katkıda bulunabiliyorum. Her ne kadar her türlü toplantıda çocuklara yönelik hazırlıklarımda olsa ,başka yetiskinlerin olduğu bir ortamda ister istemez ilgi alanı büyüklere kaydığından, çocuklar ikinci planda oluyor. Ne hissettiklerini, o tecrübeden onlara ne kaldığnı anlamam pek mümkün olmuyor.

En güzel şey, kızlarında bu baş başa zamanlarımızdan keyif aldığını görmek. Son zamanlarda öyle alışmışlardı ki her bir yere giderken, bir arkadaşlarının ailesini de davet etmemizi istiyorlardı. Arkadaşlarımızla ve onların arkadaşlarıyla geçirdiği her bir zamanın değerini çok bilmekle ve sevmekle birlikte, ailenin tek başına da vakit geçirmeyi, bu vakti sevmeyi bilmesi gerektiğini düşünüyorum. Çocuklarımıza şimdi bizimle vakit geçirmeyi öğretemezsek, onları bağımsız kalabildikleri ilk günlerde kaybedeceğiz demektir. Hep arkadaşlarını tercih edecekler çünkü bizimle öyle bir alışverişleri olmayacak. Oysa ben o zamanlar geldiğinde de, bir plan yaptığımızda, doğallıkla, isteyerek, keyifle bize katılmalarını istiyorum. Bizimle tatile zorladığımız için değil, iyi vakit geçireceklerini bilerek, mutlu olarak gelsinler. Dahası gelecekte yetişkin olduklarında bazı mekanlar, zamanlar, onları güzel anılarımıza götürsün ve onlarda kendi kuracakları aileye vakit ayırmayı bilsinler, temelleri sağlam mutlu aileler kursunlar.

Ailecek başbaşa programlar  ya da tatil yapmanın gerekliliğine çok inanmış birisi olarak, her fırsatta ama ayda en az birgünün aileye ayrılmasına önem veriyorum. Tabii evde herkesin kendi köşesine çekildiği zamanları kastetmiyorum. Ailenin birlikte bir faaliyete katıldığı, bifiil içinde bulunduğu zamanlardan bahsediyorum. En keyiflisi bunun kıymetini miniklerinde anladığını görmek. Bazen bir okul kompozisyon çalışmasında, arkadaşının ailesine anlattığı bir hikayede birdenbire karşınıza çıkıyor bu zamanlar. Bir veli toplantısına katılıyorsunuz, öğretmeninin seçtiği bir okul projesinde, kızınızın aile zamanınızı en keyif aldığı şeyler listesinin başına eklediğini görüyorsunuz . Üstelik onlara vermek istediğiniz şeylerin farkında olduğunu gösteren detaylarla. Keşfinizle ışıldayan gözlerinize, anlayışla ve takdirle baktığını hissediyorsunuz öğretmenin de. Sonra ne okulda ne kadar başarılı olduğunun, ne de ne kadar iyi davrandığının heyecanı kalıyor içinizde... Tek düşündüğünüz ilk fırsatta baş başa bir şey yapmak oluyor

07 Kasım 2012

Cadılar Bayramının Ardından


Son zamanlarımız çok yoğun geçti. Elimizde resimlerimiz hatıra olarak kaldı. 

Bu seneki Cadılar Bayramı Aile resmimiz.

Biz korsan, o Lalaloopsie oldu diye çok üzüldü ama herkes ona bayıldı.

Bütün ülke bir oyuna katılıyor, çok eğlenceli.




 Yasemin'in sınıf partisi için hazılardığımız el işi dekorlarımız.


Kendimize hazırladığımız Cadılar Bayramı temalı jöleler.


Evi süslemek en büyük eğlenceleri.

Resim zamanı.


Trick or treat! Şeker var mı?



Evimizin önünde sonbahar.

Sınıf partisi için hazırladığım jöleler. 

Sınıf partisi için hediyeler.

29 Ekim 2012

Rengarenk Bir Haftasonu



Hani birkaç ayın çarşambası biraraya geldi derler ya, o hesap birkaç kutlamayı üst üste yaptık. İşte size rengarenk bir haftasonundan kesitler…

CUMA

 Sınıf annesi olarak yapacağım ilk Cadılar Bayramı partisi hazırlıklarına kendimi kaptırmış, hummalı bir şekilde koştururken Defne' nin sınıfından bir arkadaşının annesi Kurban Bayramı'nı hatırlattı bana. İçimde bir suçluluk duygusu, önce annemleri aradım, sonrada çocukların bayram havasini yaşaması için bir bayram yemeği verdim. Arkadaşlarımızın güzel katkılarıyla, bol el öpmeli, bayram harçlıklı, bayram hediyeli, güzel bir bayramlaşma yaşadık, yaşattık çocuklarımıza.




CUMARTESİ

Bayram yemeği sonrası neredeyse sabaha kadar evi toplayıp, bulaşık yıkayınca, artık ertesi gün hep yatarım diye düşünüyordum ki en sevdiğimiz Cadılar Bayramı aktivitelerinden birinin ogün olduğunu farkettim. Henüz toparlanamadan yine yollarda bulduk kendimizi. Ödülümüz harika bir sonbahar günü oldu. 




PAZAR

Malum burada tatil olmayınca Cumhuriyet Bayramı'nı birgün erken kutladık. Pazar günü düzenlenen Cumhuriyet Bayramı pikniğine katıldık. Türkiye de yasaklasınlar, biz burada Amerika da kutlayıp, kutlatıyoruz. Ne Mutlu Türküm Diyene! Cumhuriyeti' miz çok yaşasın!





Eh hergün bir kutlamaya uyanan çocuklarımız, bu sabah heyecanla sordular, "Bugün neyi kutluyoruz?".  

11 Ekim 2012

Birkaç Aylık Ömrünüz Olduğunu Bilseniz Ne Yaparak Geçirirdiniz Son Günlerinizi?



Kendimi çok öncelik listesine koyabilen bir insan değilim. Sevdiklerim için hemen vazgeçerim yapmak istediklerimden, ihtiyaçlarımdan. 

Bu sene Yasemin'in programı çok yüklü. Haftanın 6 günü yüzüyor. Okulda bazı özel programlara hak kazandı, ekstra faaliyetlere katılıyor. Piyano ve müzik dersleri alıyor. Onunkilerin üzerine Defne' nin faaliyetleri ve ev işleri eklenince, hiçbir anı ziyan etmemem, son derece verimli yaşamam gerekiyor. Her 1 en fazla 2 saatte bir, bir yerde olmam gerekiyor. Yarım saatlik piyano dersinin 20 dakikasında Defne'yi de sürükleyerek alışveriş yapıyorum. Yase yüzerken, Defne'ye ödev yaptırıyorum. Yemek yaparken Yase'ye ödev yaptırıyorum. Aralardaki 1 saatlik eve dönüşlerimde kafamda yapılacaklar listesi oluyor. Yemeğin ön hazırlığı yapılıyor, ya da buzdolabının bir rafı temizleniyor, bir sepet çamaşır katlanıyor, ya da sınıf annesi görevlerine oturuluyor….bu ve bunun benzeri bir sürü görev tamamlanıyor. Haftanın en az 5 günü, her akşam için yeni bir yemek pişiriliyor. Arada alarmlar çalıyor. İş neredeyse bırakılıyor, hemen üst değişitirilip biri bir yere götürülüyor, alınıyor, getiriliyor…Bu kadar kronometre eşliğinde yaşayınca sık sık da bunalıma giriliyor….Giriyorum..Kendim için gene hiçbir şey yapmadım, çok mutsuzum diyorum, kendime üzülüyorum…

Geçen gün televizyonda bir sanatçıya sorarlarken düşündüm. Şimdi birkaç aylık ömrüm olduğunu öğrensem ne yaparım? Yapmak istediğim harika tatili mi yaparım? Kendimi bakıma alıp, masajlara mı koşarım? Evlenince bıraktığım kariyerime mi dönerim?Ne yaparım? Ailemle,sevdiklerimle, sevgilimle bol bol vakit geçiririm, söyleyemediğim herşeyi söylerim. Ama en çok, en çok çocuklarımla vakit geçiririm. Şimdi ne yapıyorsam aynısını yaparım yani. Dahası onları yanlarında olamayacağım zamanlara nasıl hazırlayabilirim diye düşünürüm. Kendimden bol hatıra bırakırım. Beni unutmasınlar diye değil, ihtiyaçları olduğunda beni hissedebilsinler diye. Onlara öğretmek istediğim ne varsa kalan ömrüme sıkıştırırım. 

Bunları düşününce derin bir nefes aldım. Kaç kişiye nasip olur azıcık ömrü kaldığında yapmak istediği şeyleri, şimdi yapabilmek? Aslında çok mutluyum.

Ya siz, siz ne yapardınız?

03 Ekim 2012

Defne Okullu Oldu



Yasemin bebekken okula başlayacağı günleri düşler burnumu titretir, gözlerimi doldururdum. Şimdi Defne okula başladı inanabiliyor musunuz? Hızlı bir yazdı. Okullar açılmadan hemen önce kuzenlerimiz geldi. Sonrasında arkadaş kaynaklı bir iki üzüntü yaşadık derken idrak edemedik Defne'nin ilk okul günlerini. Yasemin'in ilk okul gününün heyecanı, gözyaşları yoktu, robot gibi görevlerimizi yaptık. Allah'tan tecrübeliyiz artık, kolayca yerine getirdik ilk hafta ödevlerimizi. 

Bizim için bu başlangıcın en mutlu eden tarafı, okuldan ayrılmış olan Yasemin'in hazırlık öğretmeninin, bu sene geri dönmesi ve bununla kalmayıp Defne'nin öğretmeni olması idi. O kadar sevindim ki yerimde duramayıp mahallede koca bir tur attım. Mucize olmuş gibi geldi bana. Çünkü çocukları çok güzel okula hazırlayan, efsane bir öğretmendi benim için. Asla sesini yükseltmeyen, aksine çocuklara kızdıkça daha fısıldar konuşan bir öğretmendir. Onları iyilikle yola getirir, çocuklar içinde çok güzel bir örnek olduğuna inanıyorum. 

Yasemin hep sayıklardı öğretmenini şimdi bol bol görüyor. Defne'nin 2,5 yaşlarındaki bebek halini biliyor öğretmeni. 

Okulun ilk günü, okul sonrası hep yemeğe götürürüm Yasemin'i ya, bu sefer Defne'de aramızdaydı. Farklı bir kategoriye girdiğini artık görüyor. O kategoride üstüne düşeni yapmak için elinden geleni yapıyor. 

Defne şimdi hazırlık sınıfında. Yasemin'in gittiği okul içinde ayrı bir bölümleri var. Sabah erkenden üçümüz yola koyuluyoruz. Önce Defne'yi bırakıyorum. Defne sınıfına girince, bu defa Yasemin'in sırasına yürüyoruz. Bu sene birde Yasemin'in sınıfına başka bir anne ile birlikte sınıf anneliği yapıyorum. Böylece Yasemin'in bir dileğini de yerine getirmiş oluyorum. Defne'nin okulu 3 saat sonra sona eriyor. Yani ben 11.30 gibi onu alıyorum okuldan. Birlikte başbaşa öğlen yemekleri yiyoruz. Geçen sene Yasemin'le yaşadığımız baş başalığı bu sene onunla yaşıyorum ve bundan dolayı da çok mutluyum. Nihayet ona da özel özel zamanlar ayırabiliyorum. Oda bir süreliğine evde tek çocuk olmanın mutluluğunu yaşıyor, haklarını kimse müdahil olmadan sonuna kadar kullanıyor. İstediği oyunu kuruyor, istediği oyuncakla oynuyor. Çok yakında oyun buluşmalarıda başlayacak. Bir vicdani rahatsızliğım daha böylelikle son bulacak. Yasemin'e her yaşında bol bol oyun buluşmaları düzenlemişken Defne'ninkiler bir şekilde hep çok kısıtıi oldu. Şimdi sadece Defne'nin oyun arkadaşları olabilir. Özgürce oynayabilir yaşıtlarıyla. Yarın ilkini bir parkta yapıyoruz. Önümüzdeki hafta şimdiden çok yakınlaştığı bir arkadaşına davetliyiz. 

Okul açıldığından bu yana  okulun ilk günleri yoğunluğu bitmedi. Halen değişik programlar için değişik toplantılar tertipleniyor. Bu nedenle henüz Defne ile başbaşa aktivitelerde yapamadık, ama onlara da zaman ayıracağız. Şimdilik Yasemin'i piyanoda, hergün katıldığı yüzme takımı antremanlarında beklerken, kitaplar okuyup, aktivite kitaplarını yapıyoruz.

Şimdilik iyi gidiyor anlayacağınız Defne ile başlayan yeni yolculuğumuz. Bakalım nasıl maceralar bekliyor bizi bu yolculukta?

23 Eylül 2012

Ne Güzel Birşeymiş





insanın çocuklarının büyümesi..Ancak hala senin dünyadaki en güzel, en iyi anne olduğuna inanacak kadar büyümesi, daha fazla değil. En güzel zamanlarımızı geçiriyoruz kızlarımla...

Ne güzel birşeymiş zevklerimizin yavaş yavaş çakışmaya başlaması…Sushi'ciye gidelim mi dediğimde hevesle atılmaları, McDonald's diye tutturmamaları…Karşılıklı gözlerimizi devire devire sushi, edamame yiyişimiz..

Ben suda yoga yaparken yanıma geçip bana katılmaları, dengemi sağlayamadığımda akıllı kızımın bana "Suyla bir ol anne, su ol!" demesi…

Alışverişe çıktığımızda, ihtiyacım olan şeye dair herşeyi bana koşturmaları, denediğim herşeyi "Çok güzel oldu!", diye onaylamaları:)

Yasemin'le karşılıklı birbirimize yüzme teknikleri öğretmemiz, birbirimizin eksiklerini tamamlamamız. Yakın zamana kadar ben ona yüzme öğretirken şimdi benim bu nasıl yapılıyor şeklinde başlayan soru cümlelerim…

Arabada onların sevdiği parçalarla benim çağı yakalamam, birlikte bağıra bağıra şarkı söyleyişimiz….

Onların beni yakayalışı, benim bildiğim herşeyi onlara öğretip daha ileriye itmem, beni geçmelerini neşeyle izlemem…

Ne güzelmiş...

18 Eylül 2012

Yasemin 8 Yaşında




Eşimi garajda gözleri yaşlarla dolu görünce endişelendim. Acı bir şekilde gülümsemeye çalışarak, Yasemin yakında araba koltuğuna sığmayacak, zaten artık kullanmasına gerek de kalmadı deyince, bende gözyaşlarımın hücumuna uğradım. Ne kadar hazırlar zaten ortaya çıkmak için son yıllarda. Gözlerimle görmesem ne kadar büyüdüğünü, inanamayacağım, ama işte 8 yaşında oldu ilk göz ağrım. Anne baba olarak çok gururluyuz, çok mutluyuz, arada gözlerimiz doluyor, bebeklik yılları geride kaldıkça. 

Bu sene yaşgününden evvel oturduk pazarlık yaptık. İstediği oyuncağı almamızı istiyorsa, büyük, parti evinde kutlanan bir doğum günü yapamayacaktık. Eğer bir şey istiyorlarsa, onun için fedekarlığa katlanmayı öğrenmeliler diye düşünüyorum. Gerçi pazarlığı sıkı tutmuş bir şekilde, gündüz okul çevresinden 8 yakın arkadaşını, akşam da yakın birkaç Türk arkadaşını evimize davet ettik, iki güzel parti oldu. 

Doğumgünü temasına karar vermeden önce, beraberce parti malzemeleri satan mağazaları dolaşıp, ilham almak istedik. Dora'lı, Strawberry Shortcake temalı parti malzemelerini hızlı geçmesini zaten bekliyorum ama baktım prensesler, Barbie'lerde hiç ilgi görmedi. Kendisine zebra desenli, modaya uygun bir tema belirledi. Daha önce de aktivite setlerinde saç bandı yapma setini görüp beğenmiştik. Yasemin'in büyüyünce moda tasarımcısı olma hayaliyle de birleştirip, "O zaman bir moda tasarımı partisi olsun!", dedim. Sevinçle kabul etti.






Evi süsleyip, bir aktivite masası hazırladım. Almış olduğumuz aktivite malzemelerini, masaya herkesin ulaşabileceği şekilde yerleştirdim. Kullanılacak aksesuarlar için, kızların Barbie temalı tabaklarını ve kutularını kullandım. Masanın üzerine ve evdeki belli başlı sehpaların üzerine Vogue magazinleri ve etiketleri bıraktım.

Burada herkes çok dakik,  kızları anneleri peş peşe sırayla bıraktı. Birbirini tanımayanları tanıştırdık. Herkes tamamlanınca hepsini dizayn masasına çağırıp, saç bandı kutusunun içinden çıkan açıklamaları ve yapılabilecek dizaynları anlattım. Sonra neşeli bir telaş başladı. Herkes çok güzel tasarımlar yaptı, bende onların asistanı oldum. Yaptıkları bittiğinde, kurusunlar diye bir köşeye bırakırken, bu defa gene doğumgünü için ısmarladığım tasarım sayfalarını dağıttım. Bu defa önceden çizilmiş kız resimlerinin üzerine elbise dizayn ettiler. Tasarımları biterken pizzalar geldi. Öğlen yemeklerini yedikten sonra, Vogue dergilerinden birini elime alarak, modayla ilgili sorular sordum. Yaşlarını dikkate alarak tabii. Hemen herkesin bir doğru cevap vermesini sağladım ve her doğru cevaba parti mağazasından aldığım değişik renklerdeki kolyelerden seçtirdim. Sonunda herkesin bir kolyesi oldu. Böylece kendi tasarımlarına modellik yapacakları defileye hazır oldular. Zaten bir moda tasarımı partisi olacağını anons ettiğimizden, herkes defileye çıkmak üzere hazırlanmıştı.Beyaz plastik masa örtüsünü boylu boyunca ikiye katlayarak defilede üzerinde yürüyecekleri halıyı yapmış oldum.Arka fona da sevdiklerini bildiğim müzikleri koydum. Herkes tek tek kafasındaki saç bandıyla geçerken, tasarımları ile ilgili sorular sordum. Defile bitince şimdi tasarımlarımızı kutlama zamanı deyip müziği açtım ve hep birlikte dans ettik. Onlar sevdikleri parçalardan oluşan kareoke şarkılarını söylerken, ben pasta masasını hazırladım. Onlar keklerini bitirirken, parti için vermiş olduğumuz 3 saatlik süre bitmiş, anneler kızlarını almak üzere gelmeye başlamıştı. 

Moda tasarımcıları partiden ayrılırken kendi tasarımları saç bantları haricinde, geçen yaz Türkiye'de iken beğenip almış olduğumuz toka seti ve kolyelerini de hediye olarak götürdüler. Düzenlediğimiz en eğlenceli partilerden biri olduğunu söyleyebilirim.

Akşam gelen arkadaş grubu içinde bazı aktiviteler hazırlamıştım ama asıl tema karaokeydi. Bağıra bağıra şarkılar söylediler, bol bol da serbest oynadılar. Günün sonunda Yasemin hem çok yorgun, hem de çok mutluydu.  

11 Eylül 2012

Yaz Bitti




Çok hızlı bir yaz geçirdik. Hızımızı alamadık okul için düzenli bir rutine geçmiş olmamız gereken bu günlere kadar sarktık. Şimdi dönüp resimlere baktığımda ne çok şey yaptığımızı görüp mutlu oluyorum. Bu yaz kesinlikle vaktimizi boşa geçirmemişiz…

Bu yaz, yoğun kış programı nedeniyle kaçırdığımız bir sürü çocuk filmini gördük. Burada büyük bir sinema zincirinin, yaz aile şenliği çerçevesinde, her Salı ve Çarsamba günü, bir çocuk filmini tekrar ekranlara koyması sayesinde, kaçırdıklarımızı beyaz perde keyfiyle izleme fırsatımız oldu. Ayrıca, yaz sezonu dönemi içinde çıkan çocuk filmlerinin hepsini de görme fırsatımız oldu. Korkularımızla nasıl yüzleşmemiz gerektiğini anlatan Rio, şehrin kendisi kadar hareketli bir çizgi filmdi. Defne'nin kahkahaları eşliğinde, çok daha eğlenceli oldu. Baba sevgisini, gene en güzel örnekleriyle anlatan Happy Feet 2, ne kadar güzel bir pencere açtı bize gene. Hem güldük, hem ağladık, iyiliğin sadece insanlara has olmadığını, Dünyamızı diğer canlılarla paylaştığımızı hatırlatan Şempanzeler, ne güzel bir film olmuş. Nihayet anne kız sevgisini ele almışlar dedirtti bana "Brave Melida". Ne kadar güzel bir anne kız filmiydi. Son olarak "Timothy Green'in Tuhaf Hayati" ni gördük (Hep benim çevirilerim Türkçe'ye nasıl çevrildi bakacak vaktim olmadı.Yoksa gene size merhaba diyemeyeceğim.) Çocuklar ne kadar anladı bilmiyorum, Yasemin'in ağladığını gördüm ama ben mahvoldum. Bir kere daha çocuklarımıza sahip olduğumuz için, ne kadar şanslı olduğumuzu hissettim. 

Fırsatını bulduğumuz her dakikada arkadaşlarımızla buluştuk. Bol bol oynasınlar, televizyondan, bilgisayardan uzakta olsunlar, hayal güçlerini kullansınlar istedim. Yakın arkadaşlarıyla kurdukları oyunda deniz kızı onlar. "Just Add Water" isimli bir televizyon dizisinden etkilenmişlerdi. Aynı şekilde gizli güçleri olduğunu hayal ediyorlar. Islanınca kuyrukları çıkacak, dolunay çıkınca sihirleri kaybolacak diye korkuyorlar. Havuzda, kumsalda, gölde, hatta hayvanat bahçesinde hep bu oyunu oynadılar. Bizi de heveslendirdiler, koştuk su altında çekim yapabilen makinalardan aldık, bol bol su altı çekimi yaptık bu sene. 

En çok bekledikleri bu yaz içinde kuzenlerimizin bizi ziyaret edecek olmasıydı. Yazın sonlarına dogru Yasemin'in doğum gününün hemen ertesi gününde geldiler. 9 harika gün geçirdik birlikte. San Francisco'da, Napa'da, 6 Flags eğlence parkında, harika anılar paylaştık birlikte. Birbirimizi daha iyi tanıdık, yakınlaştık. Çok keyifli bir aile zamanı oldu bizim için. 

Dönüp düşününce herşey vardı bu yaz içinde. Tam istediğim gibi yaptım, doya doya kızlarımla vakit geçirdim. Her dakikasına birşey  sıkıştırdım. Çok yoruldum ama oluşan anılarımıza bayıldım. Bu senenin aile albümünü yaparken çok eğleneceğimi biliyorum. 

26 Temmuz 2012

Tatilde Bir Tur




Tatilimizi seçerken ne kadar asıl niyetimiz deniz kenarında herşey dahil bir otelde dinlenebilmek de olsa çevreyi gezip, bilgi sahibi olmadan dönmek olmazdı. Bu nedenle, oraya varır varmaz, oteldeki seyehat acentalarından biriyle konuşup, kendimize bir tur seçtik. Kaldığımız otel iki tatil şehrinin ortasındaydı: San Jose Del Cabo ve Cabo San Lucas. İki şehri ve meşhur kaya oluşumunu görmeden olmazdı. 

Bizi sabah 8' de alıp, önce Cabo San Lucas' a götürdüler. Burası bize, Türkiye' deki tipik tatil şehirlerini hatırlattı. Bodrum' da geziyorduk sanki. Orada, tabanında denizin içini gözlemlemeye olanak veren cam bir bölüm olan, bir tekneye binip, Cortez Denizi ile Pasifik Okyanusu'nun birleştiği noktaya doğru yol aldık. Denizin dibi harika balıklarla doluydu. Mevsim nedeniyle çoktan soğuk denizlere göçmüş, heryıl oraya üremeye gelen gri balinalardan hiç göremedik malesef. Meşhur kaya oluşumu El Archo yu görüp, Aşıklar ve Boşanma sahilleri hakkındaki efsaneleri dinledikden sonra geriye döndük. Kısa bir alışveriş (Bizede kısa gelmiş olabilir. Ben tatil beldesi olsam ençok Türk turist çekmeye çalışırdım, alışverişe düşkünlüğümüz nedeniyle.) molasından sonra tekrar otobüsümüze binip yola koyulduk.

Bir sonraki durağımız ise bir cam fabrikasıydı. Böyle bir gezinin içinde tuhaf duruyor ama gerçekten çok güzeldi. Cam ustaları canlı olarak camdan malzeme yapmayı gösteriyorlardı. Bizim ustamız gerçekten harika bir yetenek ve aileden gelen uzun yıllar eğitimiyle camdan bir pegasusu dakikalar içinde bitirdi. Biz hayranlıkla bu camdan kanatlı atı incelerken, bu defa cam şişirme hakkında bilgi vermeye başladılar. İsteyen herkesinde denemesine izin verdiler. Herkesin ağzına giren üfleme borusuna ve ateşten kor olmuş olan cam parçasına dair ciddi endişelerim olmasına rağmen Yasemin de çok arzu etti ve başarılı bir deneme yaptı. Böylece tatilimizin en çok yeni denemesi yapan üyesi oldu. Eğer gördüklerimin güzelliğine kapılıp resim çekme hevesine kapılmasaydım ve Defne de halen gözleriyle değil elleriyle bakma alışkanlığını bırakmış olsaydı hakikatli bşr alışveriş yapmak isterdik. Tur rehberimiz bir anda herkesi otobüse çağırınca, gene en sona bizim kaldığımızı görüp alelacele camdan bir fil seçtim bize, evimize uğur getirmesini dileyerek…

San Jose Del Cabo' yu Los Cabos' dan daha çok beğendik. Daha otantik, daha eski bir yerleşim yeri idi. Adımımızı atar atmaz birkaç Türk işyerini gördüğümüze şaşırdık. Şehrin içinde yürüyerek yemek yiyeceğimiz otantik restorantımıza ulaştık. Tüm tur beraberce ilk tekilalarımızı kafamıza diktik. Sonrasında tadımlık tekilalar ikram edilmeye devam etti. O sıcakta daha önceki tecrübelerimizi de düşünerek erkenden durdum ben ama şaşırtıcı şekilde güzel ve içimi rahattı tekilaların, sonrasında hiç rahatsızlık vermedi. Yemekler de çok güzeldi.

Otobüse dönüş yolu üzerinde o bölgeye ilk yerleşmelerini sağlayan misyonerlik binasını ziyaret ettik. Ve yine en sonuncu olarak otobüsümüze yerleştik. Bu insanlar zevk almıyorlar mı acaba bu geziden, bu kadar çabuk yerlerine koşuyorlar diye de merak ettik.

Otelimize dönmeden önce ki son durağımız ise bir vaha idi. Gerçekten çölün ortasında bir vaha ilk kez gördüm ve doğanın çok güzel bir hediyesi olduğu düşündüm.

Turumuzun çok yoğun olduğunu söylerken abartmamışım değil mi? Bu kadar şeyi bir kerede yapmak her zaman mümkün olmaz. Turumuzdan memnun, gördüklerimizden mesut, tekilalardan dolayı ise mahmur otelimize geri döndük.










Cabo San Lucas

Cam Fabrikasında






Yemek yediğimiz restorant

San Jose Del Cabo



Çöl ortasında bir vaha.



LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...