Bir süredir haftasonlarında çok yoğun programlarımız oluyordu. Arkamızı
toparlamak bir yana, ne düşüncelerimizi organize etmeye, ne de yaşadıklarımızı sindirmeye vaktimiz
oluyordu. Son zamanlarda bilinçli şekilde kendi kendimize, yani ailece bir
başımıza kalmaya çalışıyoruz. Kendi hızımızda yani hiçbir yere yetişmeden, ne
zaman nerede olacağımıza kendimiz karar vererek, keyifli zamanlar geçiriyoruz.
Aile zamanlarımız
pek planlı olarak birşey yapmak üzerine de olmuyor. Bazen evde ekmek olmadığını
farkedip hadi dışarıda kahvaltı edelim diyerek başlıyoruz güne. Gündemlerimizle
ilgili konuşarak, gazeteye göz gezdirerek, kızları eğitecek sohbetlerlerle
kahvaltımızı ediyoruz. Sonra temiz hava almak için ve de kızlara biriken
enerjilerini boşaltmak için fırsat tanımak için bir parka gidiyoruz. Ardından
ev alışverişini yapıp geri dönüyoruz.
Bazen döndüğümüzde akşam oluyor. Birlikte yemek hazırlayıp yiyoruz.
Bazende bir sergi görmek, ya da kişisel bir alışveriş yapmak için çıkıp, sonra
sonbaharı güzelce yaşayacağımız bir mekanda biramızı içip, bir şeyler
atıştıyoruz. Tabii herşey güllük gülistanlık, derin bir huzur içinde olmuyor.
Bazen beş dakikada bir kızların münakaşalarına müdahale etmek gerekiyor, sık
sık restaurantta ya da mağazada olduğumuzu hatırlatmak gerekiyor. Bazen sırf
bir şeyi kıracaklar diye hiçbir şey göremeden çıktığımız oluyor...Ama bir
yandan da başbaşa keyifli zamanlarımız kumbaramızda birikimlerimiz artıyor.
Ailecek başbaşa
vakit geçirmanin bir sevdiğim yanı da, o anda her neyi tecrübe ediyorsak
herkesin kişisel fikrini duyabiliyorum. Fikirlerine kendi yorumlarımla katkıda
bulunabiliyorum. Her ne kadar her türlü toplantıda çocuklara yönelik hazırlıklarımda
olsa ,başka yetiskinlerin olduğu bir ortamda ister istemez ilgi alanı büyüklere
kaydığından, çocuklar ikinci planda oluyor. Ne hissettiklerini, o tecrübeden
onlara ne kaldığnı anlamam pek mümkün olmuyor.
En güzel şey,
kızlarında bu baş başa zamanlarımızdan keyif aldığını görmek. Son zamanlarda
öyle alışmışlardı ki her bir yere giderken, bir arkadaşlarının ailesini de
davet etmemizi istiyorlardı. Arkadaşlarımızla ve onların arkadaşlarıyla
geçirdiği her bir zamanın değerini çok bilmekle ve sevmekle birlikte, ailenin
tek başına da vakit geçirmeyi, bu vakti sevmeyi bilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Çocuklarımıza şimdi bizimle vakit geçirmeyi öğretemezsek, onları
bağımsız kalabildikleri ilk günlerde kaybedeceğiz demektir. Hep arkadaşlarını
tercih edecekler çünkü bizimle öyle bir alışverişleri olmayacak. Oysa ben o
zamanlar geldiğinde de, bir plan yaptığımızda, doğallıkla, isteyerek, keyifle
bize katılmalarını istiyorum. Bizimle tatile zorladığımız için değil, iyi vakit
geçireceklerini bilerek, mutlu olarak gelsinler. Dahası gelecekte yetişkin
olduklarında bazı mekanlar, zamanlar, onları güzel anılarımıza götürsün ve onlarda
kendi kuracakları aileye vakit ayırmayı bilsinler, temelleri sağlam mutlu
aileler kursunlar.
Ailecek başbaşa programlar ya da tatil yapmanın gerekliliğine çok
inanmış birisi olarak, her fırsatta ama ayda en az birgünün aileye ayrılmasına
önem veriyorum. Tabii evde herkesin kendi köşesine çekildiği zamanları
kastetmiyorum. Ailenin birlikte bir faaliyete katıldığı, bifiil içinde bulunduğu
zamanlardan bahsediyorum. En keyiflisi bunun kıymetini miniklerinde anladığını
görmek. Bazen bir okul kompozisyon çalışmasında, arkadaşının ailesine anlattığı
bir hikayede birdenbire karşınıza çıkıyor bu zamanlar. Bir veli toplantısına
katılıyorsunuz, öğretmeninin seçtiği bir okul projesinde, kızınızın aile
zamanınızı en keyif aldığı şeyler listesinin başına eklediğini görüyorsunuz .
Üstelik onlara vermek istediğiniz şeylerin farkında olduğunu gösteren
detaylarla. Keşfinizle ışıldayan gözlerinize, anlayışla ve takdirle baktığını
hissediyorsunuz öğretmenin de. Sonra ne okulda ne kadar başarılı olduğunun, ne
de ne kadar iyi davrandığının heyecanı kalıyor içinizde... Tek düşündüğünüz ilk
fırsatta baş başa bir şey yapmak oluyor