Telefonunuza bir mesaj geliyor. Çocuğunuzun okulunda ateş
açılmış. Gelin çocuğunuzu alın diyorlar. Korku içinde koşarak gidiyorsunuz.
Ümitle bekleyen anne ve babaların arasına karışıyorsunuz. Yıllar gibi gelen bir
beklemeden sonra, çocuklar gelmeye başlıyor. Sevinçli, duygusal kucaklaşmalar
yaşanıyor. Tanıdık çocuklar görüp el sallıyorsunuz, sonra ümitle arkalarına
bakıyorsunuz. Bekleyen anne babaların sayısı azalıyor, sizin ümidiniz
azalmıyor. Sonunda hiç çocuk kalmıyor. Ve bir yetkili gelip, artık gelecek
başka bir çocuk yok diyor. 20 çocugun anne ve babası, anlamadan birbirinize
bakıyorsunuz. Anlamak istemiyorsunuz…. Siz çocuğuna kavuşan şanslı anne
babaların içerisinde değilsiniz. Üstelik içeri girmenize, çocuğunuzun tenine
son kez dokunmanıza, son bir kez koklamanıza, kulağına eğilip korkma sakın,
anne yanında, öteki dünyada da olsan, kalbim senin, demenize izin yok.
Bundan büyük acı düşünemiyorum. Kalbim paramparça dünden
beri. Bir yandan çocuklarıma doyasıya sarılma isteğiyle taşıyorum, diğer yandan
benim gibi şanslı olmayan anneler için bencillik olacak gibi geliyor bana.
Sevinemiyorum ben şanslıyım diye. Herkes şanslı olursa sevineceğim. Kimsenin
çocuğu zarar görmeyince…