18 Nisan 2012

Yolculuk



Telefonumda çektiğim resimlerin, nerede çekildiğini görmek istediğimde, bana harita üzerinde gösteriyor. Kelimenin tam anlamıyla yol - culuk oldu bu seferki, çoğu zaman yoldaydık, ertesi gün nerede kalcağımızı bilmeden, bir sonraki gün ne yapacağımıza,  ancak bir önceki gece karar vererek. Sanırım 2 çocuk, benim sağlık durumum ve eşimin tatilin son günlerinde geçirdiği ağır soğuk algınlığı göz önüne alınırsa, sıkı yolcularız diyebilirim. 

Kızların yolculuğu çok iyi. Öyle alıştılar sanırım. Tesadüfen, San Diego'da kaldığımız otelde, kendi mahallemizden bir aileyle karşılaştık. Dönüşte uğramayı düşündüşümüz yerleri söyleyince, kendi çocuklarının dayanamayacağını, sıkılacaklarını söyledi. Kızları ilgili tutma yöntemimi söyleyince çok hoşuna gitti. Her bir varış noktası için ilgi çekici bir noktayı, macera haline sokuyorum. Mesela Hearst Castle ilgilerini çekecek bir yer değil ama, "Çok, çok zengin bir adamın evini görmek ister misiniz? Eskiden olsaydı kral olurdu, onun için kendine bir saray yaptırmış. Hiç bir sarayın içini merak ediyor musunuz, görmek ister misiniz?",  diyorum. Bahçesinde aslanlar, ayılar, zürafalar gezermiş, yol şöyleymiş, böyleymiş….derken, bir hayli merak uyandırıyorum. Sonrası kolay, birlikte karar verilmiş bir gezi yeri orası artık, amacımız ortak, hepimiz gezmek istiyoruz, ondan sonrası "Kaç saat kaldı? Geldik mi?". O saatleri geçirirken de saatlerce, oturdukları yerde, oyuncakları ile oynadılar. Kimi zaman elektronik oyuncakları ile, kimi zaman dvd seyrederek ama çokca ellerindeki birkaç oyuncakla kurdukları hayal dünyaları ile…Tabii hep tok tutuyoruz, sevdikleri yiyeceklerle şımartıyoruz ve verdiğimiz aralarda bir koşup enerji atmalarını sağlıyoruz. 

Durduğumuz yerlerle ilgili ayrıntılı düşüncelerimi yazacağım ama, şimdi genel anlamda    aklımda kalan iki şeyi paylaşmak istiyorum:

Otelde kaldığımız süre içerisinde birkaç kere büyük restorantında, açık büfede kahvaltı ettik. Otelin büfesini alınca, ailecek verdiğimiz para ile, iyi bir akşam yemeği de yenebilir. Yani yediğiniz yemeğe iyi bir fiyat ödüyorsunuz. Büfede tabağıma yemek alırken, hoş bir Amerikalı anne oğullarına "Lütfen sadece yiyebileceğiniz kadar tabaklarınıza yiyecek alın, fazlası ziyan olacak." diyordu. Hemen ilgimi çekti, dönüp inceledim. Görgü böyle birşey işte diye düşündüm, masamıza dönünce, düşüncelerimi eşimle paylaşırken, o da aynen görgü diye yorumladı. Herşeyi tabağına doldurup, ziyan eden, çocuğun alıp alıp ziyan etmesini seyreden anneleri ya da babaları gerçekten anlayamıyorum. Ne kadar ödersen, öde, israf güzel birşey değil ve bunu heryerde çocuğuna göstermen, öğretmen ve uygulaman gerekir. Nerede elindekileri değerlendiren, atmayı ilk çözüm olarak görmeyen, düşünceli tüketici anneler görsem, benim gözümde ayrı bir saygınlıkları vardır. Çünkü çevresine ve dünyaya saygılıdır, daha olgun, yaşamın farkında, dolu yaşamış insanlardır. Görmüş ve geçirmişlerdir. 

Diğer bir notum ise Sea World'den. Arktik beyaz balinaları izliyoruz. Abartılı bir Amerikalı anne, 10'lu yaşlarında çocuklarınla o anı paylaşırken, ne aptal bir balina bu, ne yapıyor öyle diye kahkalarla gülerken, çok akıllı bir görüntü çizmiyordu. Birden Yasemin'in kadına kızgın bakışlarını gördüm " Aptal değil, sadece sırtını kaşıyor!" dedi:) Hayvanlara duydugu saygı ve koruma isteği için gene onunla çok gurur duydum. Olgunluk ve akıl kesinlikle kaç yıl yaşadığınla değil, hayatı ne kadar derinden kavrayabildiğin ile ilgili. 

Bunlar bu yolculuğun felsefik içerikli noktaları idi. Detaylar gelecek…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...