29 Mart 2010

Unutmak İstemediklerim


Hepimizin unutmak istediği ne çok an, ne çok resim vardır kafamızda. Hatırladığımızda, bizi mutsuz ve huzursuz hissettiren, kimi utanç verici, kimi üzüntü verici ya da korkutucu. Aklımıza gelir gibi olduklarında, silkinip korkuyla uzaklaşmak isteriz. Gene de karabasan gibi takip ederler, ufacık işaretlerden cesaret alıp, ortaya çıkarlar. Ne kadar uğraşsanız da hiç unutamayacağınızı anlarsınız. Unutmaya çalışmak asıl, hatırlatır o anları. Belki de unutmak istediklerimize yoğunlaşacağımıza, unutmak istemediklerimize harcamalıyız enerjimizi. Öyle resimler var ki kafamda, unutmamak için tekrar tekrar baktığım, daha iyi görürüm belki zannıyla, gözlerimi kocaman açıp baktığım, çok çabuk geride kalacağını, tekrarlanmayacağını bildiğim, çoğu hızla büyüyen meleklerime ait.

Eve girdiğimde gözüme takılan bir çift minik terlik, en az okul dönüşü, kurt gibi açken, evden gelen poğaça kokusu kadar cezp ediyor artık. Durup durup, uzun uzun bakıyorum, bazen doyamayıp, resmini çekiyorum.

Minicik elleriyle, oyuncaklarına sarılıp, yan yana TV seyretmelerini, unutmak istemiyorum.

Onlara aldığım yeni oyuncak bebeklere sarılıp, kameraya poz verişlerini, neşeyle gülümsemelerini, unutmak istemiyorum.

Bana minik kollarıyla sarılıp, sen dünyanın en iyi annesisin, demelerini, unutmak istemiyorum.

Minik kollarındaki gamzeleri, pompili ayaklarını, kalplerinin hiç kırılmadığı , hiç kimseyi kırmadıkları, beyinlerinin bembeyaz düşüncelerle kaplı olduğu, meraklı kediler gibi dolaşıp, her şeye burunlarını sokan, hallerini, unutmak istemiyorum.

Ben yemek yaparken, her ikisinin birer bacağıma yapışıp, benimle bir ileri bir geri yürümelerini dahi unutmak istemiyorum.

Bu resimlerim benim için çok önemli. Gerçek resimlere de bir şey olurda, bir daha göremem diye, beynime de iyice kazımaya çalışıyorum bir suru kareyi. Hem bilgisayarda görüntülerini saklayabilsem bile, yüzüme dokunduklarında verdikleri o muhteşem duyguyu, o kokuyu içime çekerken ruhumun gıdıklanmasını saklayamam ki….Unutma beynim ne olur, hiç birini unutma….

24 Mart 2010

Kağıttan Nazar Boncuğu Yapımı


Henüz varlığından bahsetmeye fırsatım olmadı, burada çocuklarımızı atalarından çok uzağa düşürmemek için, bir Türk Çocuk Kulübü organize ediyorum. Bu nedenle, sık sık Türk kültürüne ait olabilecek el işleri düşünüyorum. Bunlardan birisi nazar boncuğu idi. Sizde evde denemek isterseniz, el becerilerini geliştirecek, renkler üzerine konuşabileceğiniz, biraz inançlar üzerine tartışabileceğiniz, güzel bir aktivite olduğunu düşünüyorum.

Biz bu çalışmayı yaparken, renkli, kalın elişi kağıtları kullandık. Nazar boncuğu renklerinden, değişik çaplarda daireler kesip, üst üste yapıştırdık. En arkasına da bir kağıt yapıştırıp “Allah kimleri korusun?” sorusuna cevapları yazdık. Tepesini bir delgeçle delip, kurdelelerini geçirdik, böylece odalarına asabilirler.

10 Mart 2010

“Disney On Ice” ı İzledik


Evdekilere “Disney On Ice”a gideceğimizi duyurduğumda Defne’nin ilk söylediği, “Ben Cinderella’yı görmek istiyorum!” oldu. Cadılar Bayramında Cinderella olduğundan beri, kendini bu prensesle bütünleştirmiş durumda. Programın akışında Cinderella olmadığını bildiğimden, onu, programdaki Küçük Deniz Kızı Ariel’e yönlendirmeye çalıştım. Yasemin’i 3 yasından beri her yıl götürüyoruz, bu defa ki Defne için ilkti. Onun ilgisini çekmesini, mutlu olmasını istiyorum. Ama o kararlı, Cinderella istiyor. İnşallah diyorum.





Koltuklarımız sahneye oldukça yakındı. Uzaktan ya da yukarıdan balkondan izlemek çocukların ilgisini çok çabuk dağıtıyor. Bu defa çok büyük bir ilgiyle izlediler. Üstelik bu gösterinin hikayeleri, onların çok sevdiği ve sık sık izledikleri Aslan Kral, Küçük Deniz Kızı Ariel, Mickey Mouse ve Tinker Bell’den olusunca…Arabalar da vardı ama bizimkilerin ilgisini çeken bir film olamadığından, bu bölüm hakkında çok bilgimiz ve ilgimiz yoktu. Görüntülerin güzelliği ile yetindik.



Gösteriden önceki bir saati yeni Disney prensesi Tiara ile tanışmaya ayırmışlardı. Kızların bayılacağını düşünerek gösterilen alana koştuk. Uzun bir kuyruk vardı, Prenses Tiara, güzel yeşil kostümü içinde, çocuklara el sallıyordu. Kuyruğun ucundan, gösterime konulan Disney prensesi kıyafet ve aksesuarlarına bakarak ilerledik. Tam Prenses Tiara’nin önünde durma sırası bize geldiğinde, Tiara sahne arkasına geçti. “Nasıl olur ama?” diye itiraz edecekken birden Cinderella önümüzde belirmesin mi? Defne’nin gülücükleri, mutluluğu, doyumsuz bir tabloydu.Disney’in pazarlama sloganı “Tüm hayallerin gerçekleştiği yer….”, acaba sadece bir slogandan ibaret değil miydi?




Gösteriden sonra, evde aksam yemeğimizi yerken, hepimiz tek tek “En çok hangi bölümü beğendin?” sorusunu yanıtladık:

Yasemin ilkti “Tinker Bell”
Anne “Tinker Bell”
Baba “Tinker Bell”
Defne “Cinderella!”




Güzel bir haber, Disney On Ice ve Disney’in diğer şovları, artık Türkiye’ye de gelecekmiş. Böylece Disney, Türk çocuklarını da büyüleyecek. Tüm çocukların hayatlarının keyifli saatlerle dolu olmasını dilerim…

02 Mart 2010

Çocuklarla Kış Sporları



Baharın gelmesine 3 hafta kaldı! Baharı sabırsızlıkla beklemekle birlikte, düşündüğümde güzel bir kış geçirdik. Aslen karlı kışı olan bir yerde yaşamıyoruz ama kışın keyfini elimizden geldiğince yaptık. Yasemin ve ben bu sene iki yeni sporla tanıştık. Önce birlikte anne-çocuk buz pateni derslerine yazıldık. Kış tatili kaçamağımızda ise kayak dersleri aldık.

Buz pateni dersleri, birlikte geçirdiğimiz güzel bir kaliteli anne çocuk zamanı oluyor bize. El ele kayarken bir yandan yeni şeyler öğrenip, bir yandan sohbet ediyoruz. Dersin sonundaki serbest oyun zamanında hokey sopalarımızı alıp, birbirimize gol atmaya çalışırken, ya da hokey topunu birlikte kovalarken ne derdimiz kalıyor, ne üzüntümüz. Dünyada bir tek Yasemin ve ben kalıyoruz. O zaman, bizim, dünyanın telaşından, stresinden, koşturmasından kaçırdığımız bir saatimiz. Kardeşsiz, babasız, el ele tutuşup, birbirimize yaslandığımız o zamanı biz, çok seviyoruz.





Kayak dersini ise gittiğimiz kış tatilinde aldık. Buranın popüler kayak merkezi Lake Tahoe’da, 3 aile tuttuğumuz evde geçirdiğimiz 4 günlük tatili unutmayacaklar. Tadı damaklarında kaldı. Sabah kalkıp, favori arkadaşlarıyla oyuna başlamak, bahçeye çıkıp karla oynamak, çığlık çığlığa kızak yapmak, beklediklerinin üzerinde güzeldi minikler için. Üzerine, birde birlikte kayak dersi aldılar, buz pateni yaptılar. Kara, kış tatiline doyamadık ama geride kalmamış olduk.




Bu kış yeni şeyler öğrendik, zenginleştik. Böylece kışında aktif kalabileceğimiz , eğleneceğimiz iki yeni sporumuz oldu. Kışın gelmesi için hiçbir zaman sabırsızlanmam ama artık üzülmeyeceğimde.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...