12 Temmuz 2012

Sandal Cefası




Doğma,büyüme ve 27 yıl yaşama olarak İstanbul'luyum. Alışkınım yani her köşeden su görmeye, iyot kokusuna. Şimdi son 9 yıldır iç kesimde yaşıyorum. Gittikçe araları açılıyor ama arada su krizim tutar benim. Nefes alamam, deniz görmem lazım, ciğerlerime iyot doldurmam lazım, gözlerimi ufka dikmeliyim…Allah'tan denize yarım saat uzaklıktayız. Kriz anında kendimizi bir deniz kenarına atmamız çok zor olmuyor. Zaten ancak bu duyguyla dayanabilyorum iç kesimde yaşamaya. Uzun bir ara olmuştu ki bu pazar, bu defa göle gidelim dedik.

Bir  yüzen iskelenin üzerinde piknik masası bulduk. Keyfimize değecek yoktu ama yetmedi. Annesi babası Beykoz'lu biri olarak kayığa binmeli, balık tutmalı çocukluk anılarım var benim. İnsan arada kucaklaşmak istiyor geçmişteki anılarıyla, bu nedenle kayık kiralayalım diye tutturdum. Sinan sevmez, yorucu, pis işler ona göre. Beni kırmadı ama kayığı tuttu. Kayığa bineceğiz, ben "Biz Heybeli'' den gireceğim, Orhan Veli'nin şiirlerinden çıkacağım ama ne mümkün. Kayığı kontrol edemiyoruz. Bir akıntı…Bir de girilmemesi gereken bir bölüm var. Rapunzel'in kulesi diyor kızlar ona. Cadı mı yasaklamış nedir, o bölge yasak ama akıntı bizi oraya atmakta sürekli. Küreklerimiz arızalı, kayıkta bir stres, bir mücadele, Sinan kar ten içinde canını dişine taktı, kürek çekiyor, sandalla adeta güreşiyor. Bir kaç güzel dakikamız oldu, bu nedenle güzel karelerimizde var….Ama herhalde bu kayık sefasının en güzel yanı, karaya ulaşabilmekti.

En güzeli parayı ödeyen baba, cefayı çeken o, kızlar dönüp bana, ''Çok teşekkür ederiz anneciğim bu güzel gezi için!", demesinler mi! 



Rapunzelin kulesi
4 güzel deniz kızı
Küçük prens

1 yorum:

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...