16 Şubat 2011

Olacak, Olmayacak…

Kolay olacak, kolay olmayacak, olacak, olmayacak…

Annemler taşınacağımız haberini alınca hemen, “Gelelim mi?”, diye sordular. İki küçük çocukla nasıl taşınılır diye endişeliydiler. “Merak etmeyin anneciğim, büyüdü onlar artık, eskisi gibi değil, artık hallederiz biz kendimiz!”…Kolay olacak…

Önce bu karton kutuyu nereden buldular, diye bakindim. Üzerini scrapbook için aldığım özel tutkallarla tutkallamışlar, gene scrapbook yaparım diye aldığım kurdeleleri yapıştırıyorlar. “Yasemin, neden gene benim özel malzemelerime dokundun, bu kadar oyuncak yetmiyor mu, beğenmiyor musunuz?O zaman beğenip, oynayacak çocuklara verelim mi?”. Yüzleri korkuyla kasıldı. Yetmemiş, bizim parayla aldığımız kutuyu birde boylu boyunca parçalamışlar. “Hemen pijamalarınızı giyin, erkenden yatıyorsunuz! Bundan sonraki isteğini de hiç isteme artık, zaten para hakkını bu kutuyu parçalayarak doldurmuşsun!”. Yasemin’in yüzü soluyor, gözlerinden yaşlar geliyor. Bir anda esip gürlüyorum, “Bana yardim etmeni bekliyordum, neden halen bilmiyorsun neleri yapabilir, neleri yapamazsın!”. Yarım saat sonra köpürmem geçiyor, kendime de kızıyorum, keşke onlara bir aktivite çıkarmış olsaydım, taşınma işlerine gömülmeden önce diye…

Eşim geç geliyor…Taşınma stresini üzerinden atsın diye arkadaşlarıyla çıkmasını teşvik ediyorum, sonra çok yorulup isyan ediyorum.Kapıdan girer girmez dert yanmaya başlıyorum: “ Bugünlerde çok yaramazlar, başıma çok iş açıyorlar. Kutuyu parçalamışlar, hem o kutuyu nereden bulmuşlar?”. Eşim diyor ki, bir tek kutu vardı içerde, oda seninle hafta sonu paketlediğimiz ilk kutu. Besmele çekip ilk büyük kutumuzu doldurmuştuk. İçini boşaltmışlar, sonra kutuyu sanat projeleri için kullanmışlar….Ümitsizlikle omuzlarımı düşürüyorum. Bu iş kolay olmayacak…

15 Şubat 2011

Sevgililer Günü































Sevgililer günü, sıkıntılı haftaların ardından hayatımıza yeniden umudu getirdi.

Önce cumartesi bir arkadaşımızın, çocuklar için, evinde verdiği sevgililer günü partisine katildik. Çok güzel hazırlanmıştı ev sahibi. Önce hepsi aşçı oldu, kurabiyeler süslediler. Sonra Sevgililer Günü kartı boyayıp hazırladılar.

Pazar günü ise, okulda yapacakları partide, arkadaşlarına verecekleri kartları hazırladık heyecanla.

Pazartesi ikisinin partisi de çok özenle düzenlenmişti. Defne, eve kendi boyadığı porselen bir kalple dondu. Bir kutu sevgililer günü tebriği ve bir de kurbağadan kalpli uçan balonu vardı. Yasemin’in partisinde de çok güzel aktiviteler vardı. Sevinçle bir aktiviteden diğerine koşuyordu.İkisini de böyle mutlu görmek beni çok mesut etti.

Aksam için rezervasyon yapmakta geç kalınca, sevdiğimiz bir restorana direk gittik. Şansımız yaver gitti, gider gitmez içerideydik. Sevgilimle orada buluştuk, güllerimi unutmamıştı, çok sevindim. Gece çocukları yatırınca, güzel bir komedi aşk filmini, şaraplarımız eşliğinde seyrettik. Bu yılın gidişatına uygun olarak bunu da planlamamıştık, öylece oluverdi ama güne çok uygun, çok romantik bir son oldu.

Herkesin gönlünün sevgiyle dolmasını dilerim..

13 Şubat 2011

Aşk






Geçenlerde Facebook’ta İstanbul’dan bir arkadaşımla karşılaştık. Kısaca yazıştık. Oğlunu sorduğumda “Çoook tatlı. Aşığım ben ona!”, dedi. “Yani gerçekten Çiğdem, aşığım..” dedi beni ikna etmek ister gibi. “Bilmez miyim..” dedim, artık her şey onlar için, bu aşk değilse ne?

Kimin yaşamı, gerçekten, kendi yaşamımızdan daha kıymetli, kimin için gözümüzü kırpmadan kendimizi feda ederiz?

Artık ölüyorum, bir adım dahi atamam diye yatağıma uzandığımda,acaba üstleri açık mıdır diye aklıma düşüp, kalkmamı sağlayan gücün adı ne?

Onları koklarken, ilk kez nefes alıyormuşum gibi derin derin içime çekmemin, her seferinde ilk kez dokunuyormuş gibi ellerinin sıcaklığına doyamayışımın nedeni ne?

Onların korkularının, en ufak acılarının benim içimi kor gibi yakmasına ne demeli?

En güçsüz, yasamaya cesaretim olmadığı zamanlarda bile, onların ihtiyacı olursa aslan cesaretini bana veren ne?

Sevdiğim şeylerden defalarca vazgeçmemin, istediklerim için sıramın gelmesini sabırla beklememin, kendime lüks gördüğümü onlara hak görmemin, ölmekten, hastalanmaktan sadece onlara destek olamayacağım için korkmamın anlamı ne?

Çokça istedikleri halde, hiç durmadan vermek istememin sırrı ne?

En bıkkın zamanlarımda, karanlık düşüncelerimi, ışıklarla donatan, hayatımı tazeleyen, tekrar tekrar yaşama sevinci veren, bu bakışların gücü nereden?

Önceden o kadar pervasız ve aptalca cesurken, şimdi risk almayışımın, planlarım ya istediğim gibi gitmezse diye endişelenip, uykularımı kaçırmamın suçlusu ne?

Nereden gelirse gelsin, hangi anlayışta olursa olsun, ne kadar farklı olursak olalım, diğer annelerin,babaların gözünde yakaladığım ve bizi biranda birbirimize yaklaştıran, aynı yapan, ışığın adı ne?

AŞK!


İşte bu nedenle biz, kendimize çocuksuz zamanlar hediye etsek de, sevgililer günü ayrı! Biz sevgililer gününü, hep 4 sevgili kutluyoruz. Öyle şık bir yer olamaz tabii, onlara uygun, rahat edebilecekleri, lokal bir yerde oluyoruz. Kimin umurunda! Biz dört gönül bir olunca, samanlık seyran bize.

09 Şubat 2011

Bir Mutfak Projesi


Julie ve Julia filmini izlediyseniz hatırlarsınız, Julie Powell iki tutkusunu birleştirir: Yemek Yapmak ve Yazmak. Her gün, hayranı olduğu ünlü Amerikalı aşçı Julia Child’in kitabından, bir yemeği pişirip, tecrübesini bloğunda paylaşır. Ben de bu yılki mutfak takvimimi seçerken çocuklarla yemek pişirme konusu görünce ilham aldım ve her ay kızlarımla tarifleri denemeye karar verdim. Takvim simdi benim kızlarımın da ilgi odağı. Ay değiştiğinde, yeni bir yemek pişirme aktivitesinin de olacağını bilip, heyecanlanıyorlar.

Takvimin kapağında bazı öneriler var:

- Yemek yapmaya başlamadan önce çocukların ellerini iyice yıkamasını ve onluk takmalarını sağlayın.
- Pişirmeye başlamadan önce, hangi yemeği yapacağınızı ve hangi malzemeleri kullanacağınızı açıklayın.
- Yemek pişirirken çocuklarınızla yemeğin içine koyacağınız malzemeler üzerine konusun. (Nereden geliyorlar, nasıl üretiliyorlar…)
- Çocukların denemeler yapmalarına izin verin.
- Yemek pişirmek yaratıcılık, bilim, matematik, coğrafya, problem çözme ve takım çalışması gibi birçok yeteneği içeriyor. (Bunu çocuklarla paylaşmak, hesaplama yaparken, ya da yaratıcılık gerektirdiğinde bunu birlikte yapmak, bu bilgilerin altını çizmek çocukların bu konuları öğrenirken merakini arttırıyor.)
- Herkesin pişirme sonrası malzemeleri yerine geri koymaya, temizlemeye yardim etmesi gerekiyor.
- Bütün bunlar bir büyüğün rehberliğinde yapılmalı.( Güvenlik önemli.Çocukların hangi riskleri alacağı belli olmuyor.)


Bir tanede benden kural, ben onları hiçbir zaman sıcak tencere, kap yanına yaklaştırmıyorum. Eğer sıcakken bir işlem yapmak gerekiyorsa, ilk yemek pişirmemizdeki sıcak patateslerin ezilmesi gibi, pişirdiğim tencereden alıp, soğuk bir tencereye koyup, önlerine koyuyorum ki o hassas ciltlere bir şey olmasın. Burada dedikleri gibi fazladan tedbirli olmak, sonradan pişman olmaktan çok daha iyidir.

05 Şubat 2011

Taşınmak Üzerine


İnsan ne dilediğine çok dikkat etmeli. Çünkü bazen bu dileklerin gerçekleşmesi sizi mutlu etmiyor. 27 yaşına yaklaşıyordum, evimizin camında, umutsuzlukla gözlerimi bir Zeynep Kamil Hastanesi’ne, birde uzakta selvileri görünen Karaca Ahmet Mezarlığı’na çevirdim. “Bu benim hayat üçgenim.”, diye düşündüm. “Şu hastanenin, penceresi bu eve bakan bir odasında dünyaya geldim. Bu ev benim ilk evim, buradan da karşıya gideceğim sanırım, bir kere bile taşınmadım, başka bir yerde yaşamadım…”. İşte benim eşref saatime gelmiş olmalı, o lafı ettikten kısa bir sure sonra evlendim, ve ilk taşınmam evimden kilometrelerce uzak Amerika kıtası idi. Bir taşındım, pir taşındım diye düşünürken, bana yeterli olmayacağını düşünen iyilik meleğim, değneğini salladı durdu, her salladığında başka bir eve taşındım sanırım.

İşte benim taşınma gerçeklerim:

Evliliğimin ilk 2 yılında, Amerika’nın sekiz değişik eyaletinde, bazı eyaletlerin birkaç değişik şehrinde yaşadım. Hemen hepsinde ev tuttuk, eşya taşıdık.

Bazen hızlı yer değiştirmemiz gerektiğinden, kira surelerini doldurmadan çıktığımızdan, üç ayrı şehirde, üç ayrı evimiz oldu halde biz başka bir şehirde, otelde kaldık.

Amerika’nın en doğusunu, kuzeyden güneye, bir uçtan bir uca arabayla geçtiğimiz yetmedi, sonra doğudan batıya geçtik. Yolculuğun büyük kısmında arabanın arkasında her mevsim için bir bavul, bir tencere ve tabak seti vardı. Öyle zamanlar oldu ki, bir otele gece şort ve terliklerimizle girip, sabah çizme ve mantomuzu giyerek çıkmamız gerekti. Eski model Trooper’umuzla, sadece şehirleri değil, zamanları, mevsimleri aştık. Bazı sınırlardan geçerken, hem saatlerimizi, hem kıyafetlerimizi değiştirdik. Amerika’nın en ilginç yerlerindeki Mc Donald’s, Burger King’lerinde yemekler yedik. Güneşli bir günde Kansas City’den St. Louis’e seyahat ederken durakladığımız bir Mc Donald’s’ ta, hamburgerlerimizi dışarıda oturup yemeye karar verince, bir anda yuzlerce inegin otladığı bir manzarayla karşılaşmıştık. Kaliforniya’ya gelirken aşmamız gereken Rocky Mountain dağlarının tepelerinde, bir kayak merkezinde duraklayıp, Burger King’e girdiğimizde ise, şaşkınlıkla yemeğimizi yiyip, hemen önümüzde kayak yapan insanları izlemiştik. Onlarda üzerinde bir hırka, eşofman ve spor ayakkabılı bizlere şaşırmışlardır herhalde. Bu ayni zamanda bizim en pahalı Burger King yemeğimizdi.

Kansas City’de sadece 5 ay yaşadığımız halde, orada bile yanlış bir anlaşma yüzünden bir kere taşındık, ve iki ayrı evde yaşadık.

Simdi 7 yıldan fazladır Kaliforniya’da yaşıyoruz, ama bu taşınmadığımız anlamına gelmiyor. Simdi 6. evimize taşınmamız gerekiyor. Bu 6 yaşındaki kızımın doğumundan itibaren 5. adresi olacak, henüz 4 olmamış kızımın ise 4. evi!

Anlayacağınız yılın üçüncü gününde, ev sahibinden gelen bir telefonla , ev arayışına girmiş durumdayız. Bu nedenle planlarım altüst oldu, yeni yıl kararlarımı sürdürmekte zorluk çekiyorum. Vaktimin çoğunu ev aramakla geçiren ben, sonra çocuklarım adına vicdan azabı duyup, bir sürü aktivite düzenliyorum.

Dikkat ediyorum kaç yıldır ayni şey oluyor. Büyük kararlarla, planlarla, heyecanlarla yeni yıla giriyorum, daha ilk günlerde, planda olmayan aksilikler çıkıyor. Sanki hayati planlayamazsın, hayati yaşarsın demek istiyor bir güç bana. Bazı şeyler insanların elinde değil elbet, bize düşen, yeni oluşan duruma adapte olup, bir çıkar yol bulmak, sonrada kararlılıkla yürümek ve bu hayatı en güzel haliyle yaşamak.

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...