29 Aralık 2010

Fındıkkıran Balesi


Fındıkkıran Balesi (Nutcracker) Noel’in olmazsa olmazlarından. Kızların devam ettiği dans okulunun da Fındıkkıran balesinin özeti olabilecek gösterisi, uzun sure dikkatini toplamakta zorlanan çocuklar için kaçırılmaz bir fırsattı. Defne 1 saatlik performansın ilk yarim saatini başarıyla seyretti, ikinci yarim saati için bol bol motivasyona ihtiyaç duydu.

Gene gösterinin sonunda Noel Baba’nın klasik ziyareti çocukları mutlu etti.

Gösterinin tamamını seyredebilecek yaşa geldiklerinde, onları, San Francisco’nun meşhur Fındıkkıran şovuna götürmek için sabırsızlanıyorum.

28 Aralık 2010

Noel Treni

Bu sene, bu dönemi her zamankinden daha güzel geçirmeye niyetlendim. Noel’e özel aktiviteler diyebileceğim aktivitelerle, bu mevsimin güzelliklerini tadabildiğimiz kadar tatmaktı kararım. Bu nedenle bir dolu güzel aktiviteye kaydoldum. İlk aktivitemiz ışıklı Noel treni ile bir geziydi.

Noel için özellikle süslenmiş, ışıklandırılmış tarihi trenler yaklaşık 2 saatlik bir tur yapıyor. Soğuk olmasına rağmen, gurup kararı ile dışarıda oturmayı tercih ettik. Sarınabildiğimiz kadar sarınıp, kurabiye, sıcak çikolata ve güzel Noel şarkıları eşliğinde unutulmaz bir gezi yaptık. Gezi sırasında, Noel Baba’nın ziyareti minikler kadar bizleri de keyiflendirdi.

Genellikle bu tarz aktiviteleri birleştirebileceğim başka bir
aktivite varsa bağlantı kurabilsinler diye sıralı yapıyorum. Mesela bu geziden önce, “Polar Express” filmini izletmekti
düşüncem. Öncesinde zamanımız kalmayınca, önceden de izlemiş olduğumuz bu filmi hatırlatıp, gezi sonrasında da ilk fırsatta izlettirdim.

Bir Aile Geleneği

Noel’in yaklaştığı günlerde diğer kültürlerden gelenlerin özel günlerine haksızlık olmasın diye bol bol geleneklerden konuşuluyor. Yasemin’in sınıfında her gün hayali bir uçağa binip, bir ülkeye uçtular ve oranın adetlerinden konuştular. Son hafta ise herkes kendi aile geleneklerinden bahseden bir sunum yaptı. Konu seçimi sırasında, Yasemin, “Ben bizim sonbahar aile yürüyüşümüzden bahsetmek istiyorum, benim en sevdiğim o!”, deyince çok heyecanlandım. Kendi kendimize yarattığımız ve onlarında farkına vardığı bir aile geleneğimiz vardı demek.

Her sene, sonbaharın sonuna doğru, doğa burada kırmızı bir renge bürünür. O kadar güzelleşir ki buradaki ağaçlar yapraklarını dökmeden önce, biz bu güzelliği içimize iyice sindirmek isteriz. Bu nedenle, soğuk rüzgarlar başlayıp da, artık iyice ölmüş yaprakları uçurmadan, ailecek bir park seçer ve ziyaret ederiz. Biraz çocukların istediği yöne, biraz kendi yönümüze savruluruz. Sorunlarımızdan kaçıp, kendi oluşturduğumuz mutluluğun arkasına saklanır, bundan da afacan bir keyif alırız. Bu günü heyecanla beklediğimizden öncesinde konuşuruz: “Yapraklar kızarmaya başladı, çok yakında…”. “ Hım iyice kızardı dökülmeden, rüzgarlar başlamadan, güneşli bir havada yapalım…”. Günü seçip de, her şey denk düşünce, çocuklarda bizimle sevinçle yola koyulurlar… Bizim doğaya çevrili bakışlarımız, onlarında merakını uyandırır, bir yapraktan diğerine koşup, heyecanlı çığlıklar atarlar, ellerimiz yapraklarla dolar…


İşte Yasemin bu sene, tüm geleneklerin üzerinde bundan bahsetmek istedi. Sonra biraz konuşup, 23 Nisan Çocuk Bayramı’nı anlatmasında karar kıldık, ama bizim aile geleneğimizin ağır basmasına da içten içe gururlandım.






10 Aralık 2010

Teşekkür


Kasım ayının sonunda burada Şükran Günü (Thanksgiving) kutlanıyor. Bu kıtaya gelen ilk göçmenlerin, ilk hasatları sonrası verdikleri ziyafet kutlamasına dayanan bir gelenek. En sevdiğim geleneklerden birisi benim. Bir kere bilincimizi sahip olduklarımıza çevirip, ne kadar şanslı olduğumuzu hatırlatıyor. Ruhumuza direk bir pozitiflik getiriyor. Sonra sade bir kutlama. Kutlama şekli sevdikleriniz ve güzel bir ziyafet sofrasından fazlası değil. Ne hediye alıyorsunuz, ne bir başka koşturmacası var.

Gecen sene Yasemin hazırlık sınıfındayken bir mum hazırlamışlardı. Öğretmenleri bu mumu yakacaksınız, ailecek oturacaksınız ve mumu elden ele geçireceksiniz, mum kimin elindeyse, hayatında nelere sahip olduğu için teşekkür ettiğini söyleyecek demişti. Öğretmen dedi ya, hemen görevimizi yaptık ve benim unutamadığım bir aile hatırası oldu. Bunu, bir gelenek olarak, bu senede sürdürmek istedim. Ama bazen her şey istediğiniz gibi olmuyor, denk düşüremiyorsunuz, çocuklar beklediğiniz tepkileri vermiyor, sizin değerlerinizi kavrayamıyorlar, bazen eşinizi bile uydurmak zor olabiliyor..

Şükran gününün bir gün öncesinde, ailecek kendimize konsantre olabileceğimiz, minik bir şükran günü yemeği hazırladım. Sonrasında, kabaklı tatlımızı yiyip, geleneği sürdürmek vardı aklımda. Kimse ilgilenmedi ne yazık ki. Ne yapacaksınız, her seferinde elinize değneği alıp, herkesi zorla kendinize uyduramazsınız ki, bazen akışa bırakıyorsunuz, uygun zamanı bekliyorsunuz. Uygun zaman, ertesi gün arabada, Şükran Günü yemeği için dostlarımıza giderken geldi. Şükran Gününü buraya taşındığımız seneden itibaren hep ayni ailenin davetlisi olarak geçirdik. Hatta ilk katılımımızda, Yasemin’e hamileliğimin ikinci ayındaydım. Bu sene 6 yaşında, yine aynı evde geçirdik. Arabada herkese sordum: “Simdi söyleyin bakalım, neden şükran dolusunuz, niçin teşekkür ediyorsunuz Allah’a?” . Baba, “ Sizler için.”, dedi. Ben de ona katildim doğal olarak, “Birlikte olduğumuz için, sağlıklı olduğumuz için”, dedim. Defne’nin cevabi gene tahmin edilemezdi. “Tekrar anneannemi görebileceğim için.”, dedi. Yasemin “Senin gibi hep bizim isteklerimizi yapmaya çalışan, ilgili ve yetenekli bir annem olduğu için ve Defne ve babam için.”, diye ekledi. Sonra hepimiz sustuk. Akıllarımızda dillendirmediğimiz ama teşekkür dolu olduğumuz uzun listelerimiz, yüzlerimizde tebessüm…


(Hindi, Defne’nin okulda yaptığı çalışmanın, evde yeniden uyarlaması. Elma, kürdan ve şekerlemelerden..)

07 Aralık 2010

Rapunzel


Aylardır bekliyorlardı, bizde bir süredir götürmek istiyoruz, nihayet bu Pazar günü hastalığımızı, yorgunluğumuzu, işlerimizi bir kenara koyup, kızları Rapunzel’e götürdük. Kocaman mısırımızı aldık, 3 boyutlu film için gözlüklerimizi taktik ve ailece keyifli bir 1,5 saat geçirdik. Bir kere daha emin oldum ki, çocuk filmlerini Disneyland yapmalı. Bir tek onların büyülü dünyası yaratıyor o alıştığımız sihiri.

Benim anne olarak tek tereddüdüm, filmde gerçek olmayan annenin “Anne her şeyin doğrusunu bilir!”, diyerek Rapunzel’e haksız baskı yapması, zamanla buna karşı çıkan Rapunzel’in annesi olduğunu sandığı kişinin yalan söylediğini keşfetmesi. Çocukların kafalarında, "Annene bile güvenme imajı yaratır mı acaba?”, diye düşündüm. Her ne kadar sorgulayan, akıllarına yatmayan şeyleri kabul etmeyen kişilikler olsunlar istesek de, bu yaşta değil tabii. Hazır olduklarında… Öyle bir şey anladılar mı diye biraz sorular sordum ama hiç o konuya değinmediler. Gene de fark etmiş olsalardı, cevabım hazırdı, gerçek annesi değildi ki Rapunzel’e zarar veren, yalanlar söyleyen. Gerçek anneler (umarım ki) asla çocuklarına kötülük yapmaz.

Çok güzel bir Rapunzel yorumuydu, tavsiye ederim.

(Resim Yasemin’in Rapunzel yorumu.)

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...