25 Eylül 2010

Bloğumun 3.Yılı

Küçük bir kızken, kendi kendime geliştirdiğim bir oyunum vardı. Ben dergicilik oynardım. Kağıtlara resimler çizer, henüz yazmayı bilmediğimden altlarını yazıymış gibi karalar, hepsini bir araya getirir dergiler yapardım. Hayalimde ben bir dergi çıkarıyordum. Sonra biraz büyüyünce, tüm apartman çocuklarını da işin içine kattım. Evcilik değil, dergicilik oynardık. Gazeteciler, fotoğrafçılar(çizimcilerdi aslında) vardı. Ve biz harıl harıl apartmanın koridorlarında, saatlerce dergi hazırlardık. 2-3 yaşındaki resimlerime, filmlerime bakıyorum, koltuğumun altında hep bir dergi, boyama kitabi taşıyormuşum, bebek, oyuncak ayı değil. Şimdi sanırım bu blog o yıllardaki hevesimin de bir yansıması. Ve 3 yıl olmuş!

3.yılın şerefine olarak bu hafta limitli boş vakitlerimde çehresine çeki düzen verdim, içeriği için de planlar yaptım.

Google istatistiklerine göre:

Bloğum bu 3 yılda 1714 kişi tarafından görüntülenmiş.

En çok okunan yazı “İstanbul’da Çocukla Görülecek Yerler” 296 kere tıklanmış.

Onu “Bebekle Oynanacak Oyunlar” 244 , takip ediyor. (Bu da bana verdiğim bir sözü hatırlatıyor.)

Benim en sevdiğim yazı ise “İki Çocuk Annesi Olmak”.

3.yılımız kutlu olsun!

Okulda Başarılı Olmaları İçin Çocuklarımızı Duygusal Olarak Nasıl Destekleyebiliriz




Yukarıda gördüğünüz başlık, dün Yasemin’in okulunda katıldığım bir seminerin konusuydu. Kolayca kullanabileceğimiz bir iki yöntemden bahsettiler.

2 saatlik bir seminerdi, ben özet halinde benim en ilginç ve yapılabilir bulduklarımdan bahsedeyim.

Başlangıçta biraz beyin hakkında biyolojik bilgiler verdi konuşmacı. Konuyu anlamak açısından çok yardımcıydı. Kısaca beynin orta bölgesi ( Limbik Sistem) duygularımızı yönetiyor, uzun zamanlı hafızamız burada depolanıyor. Yüze yakın bölümü (Prefrontal Kortex) kısa zamanlı bilgileri depoluyor,dikkat, neden sonuç iliksisi, kontrol bu bölgede gerçekleşiyor, kısaca aktif öğrenme burada oluyor. Eminim bu bölümlerin sayfalarca anlatılabilecek bir sürü özelliği vardır ama benim için çarpıcı olan; Limbik Sistem, olumsuz duygularla dolduğunda, prefrontal kortex’in kendini fiziksel olarak kapatıyor olması. Yani korkarken, kendinizi güvende hissetmezken, kendinize güvenmezken öğrenemiyorsunuz. Fiziksel olarak mümkün değil. O zaman çocuklarımızın aktif bir öğrenme yapabilmesi için, duygularının dingin, sakin, huzurlu olması gerekiyor.

Seminerde çocukların olumsuz duygularını bertaraf edebilmek için iki yöntemden bahsedildi:

1- Dinlemek: Hiç yorum yapmadan, bölmeden, çocuğunuz rahatlayana kadar dinliyorsunuz. Onu anladığınızı ve sevdiğinizi gösteriyorsunuz.

Diyelim ki çocuğunuz ev ödevini yapmak istemiyor, mızıldıyor, ağlıyor, şikayet ediyor. Ona ödevini yapması gerektiğini gerekçelerini anlatıyorsunuz, ama o sizi dinlemek istemiyor, daha çok huysuzlanıyor, bir olay çıkarıyor. O zaman oturup neden yapmak istemediğini soruyorsunuz, onu gerçekten önemsediğinizi ve onun için üzüldüğünüzü gösteriyorsunuz. Belki konuyu anlamadı, belki öğretmeni onu olumsuz eleştirdi, kendine güvenini kaybetti, belki korkuyor ve siz onun hayatta güvenebileceği tek kişisiniz. Onun size bağırıp çağırması aslında sizden, ona yardım edebileceğini düşündüğü tek kişiden, yardım istemesi feryadı. Onu dinleyerek, sonrasında akıl vererek onun olumsuz duygularından kurtulmasını sağlıyorsunuz. Neticede kapanan öğrenme bölümünü yeniden açıyorsunuz. Her zaman kolay olmayabilir ama çocuğunuzun başarısı bu çabaya değer.

2- Özel Zaman: Her bir çocuğa özel zaman ayırmak gerekiyor. Özel zamanın kuralları şöyle. Bir çalar saat veya kronometreniz olacak ve kuracaksınız. Süre çocuğunuzun yaşına, çocuğunuzun psikolojik durumuna ve aranızdaki anlaşmaya bağlı. Başlangıç için 5 dakika önerildi. 15, 20, 30 dakikada olabilir. Çocuğunuz bu süre diliminde lider olacak. Aktiviteye ya da oyuna o karar verecek, siz sadece sizden yapmasını istediği şeyleri yapacaksınız. Yönlendirme yok, eleştirmek yok, akıl vermek yok, o patron sizde kurallara uyansınız. Siz sadece bol kahkahayı teşvik etmelisiniz, ekstra sıcak olmalı, bol göz kontağı kurmalısınız. Bu yöntem çocuğunuzla aranızda güven ve bağlılık oluşturmak için uygulanıyor. Kendi ve çocuğunuzun programına göre düzenli yapılması tavsiye ediliyor. Yalnız ihtiyaç hissettiğiniz her zaman ek yapabilirsiniz. Özellikle ödev yapmaya oturmadan önce çocuğu güzel mutlu edecek duygularla doldurduğundan, beynin öğrenme bölgesini açıyor ve özellikle tavsiye ediliyor.

Özel zaman için Yasemin’le geliştirdiğimiz yöntem gece o yatınca bir 5 dakika yatağına oturup, onun bana anlattıklarını dinlemek, ertesi günün planını yapmak ve onun isteklerini programa koymak şeklindeydi. Defne ile de benzer bir şey yapıyoruz. Şimdi buna ilave olarak yukarıdaki kurallarla özel zamanı uygulamaya başlayacağım.

Öğrendiklerim benim çok hoşuma gitti, umarım sizin de işinize yarar.

21 Eylül 2010

Okula Hazırlık


Çocuk eğitimi derslerinden birinde, sabahları okula hazırlık stresini azaltmak için kullanılan bir yöntem anlatmışlardı. Çocuğunuzla oturup, sabah okula hazırlanırken yapması gereken şeyleri konuşuyorsunuz. Sonra konuştuklarınızı, yaş grubuna göre anlayacağı şekilde resim ya da yazı olarak, yapması gerektiği sırada kağıda aktarıyorsunuz. Çocuğunuzun da bu şemaya katkıda bulunmasını sağlıyorsunuz.İşinize yarayacak tüm detayları(süre,saat) ekleyebilirsiniz. Bu şema sizin çocuğunuzla hemfikir olduğunuz bir anlaşma görevi görecek. Odasında rahatça görebileceği bir yere koyarsanız, yapacaklarını unuttuğunda, listeyi takip etmesini isteyebilirsiniz.

Ben konuştuklarımızı listeledim, Yasemin’de yanlarına resimlerini yaptı. İşte bizim çalışmamızın sonucu:

09 Eylül 2010

Neden Ağlıyorum?

Kendimi aptal hissediyorum. Hiç istemediğim şey. İnsanların beni zayıf halimle görmesi..Kim ister? Kadın ne dedi ki bana? Neden hiç tanımadığım bir insanin yanında göz yaşlarım beni dinlemiyor ve akıyor? Neden ağladığım için özür diliyorum? Şimdide koşarcasına bir yandan Defne’nin bebek arabasını itiyor, bir yandan bugün güneş gözlüğü takmadığım için sinirleniyorum. Bir şey olsun bu ağlama hissim dursun! Yoksa hıçkıra hıçkıra ağlayacağım.

Kızlar okullarına başladı iki hafta önce. Bırakırken iki yöntem var. Birçok insanin tercih ettiği gibi araba kuyruğuna girip, okulun önünde indirebilirim. Bu yönteme henüz ısınamadım. Ben korkunç bir kalabalıkta uzaklara park edip, Defne’de yanımda olduğu halde, dünyanın yolunu yürüyüp, kızımın elini tutarak sırasına kadar götürüyorum. Aynı şekilde de alıyorum, geri yürüyoruz arabamıza.

Dün ise değişik bir zaman uygulamasına geçtiler. İki gruba ayrıldılar, erken ve geç grup olarak. Geç grup 1 saat geç gidiyor, ve iki haftadır öğrendiklerinden değişik bir rutinle okula giriş yapıyorlar. Dün ilk günüydü, ben bile zorlandım. O hepten şaşkındı, okulu henüz tanıyamadı, sınıfını değişik bir yerden girdiğimizde bulamıyor. Kocaman bir okul bahçesi ve yüzlerce çocuk….

Okulun bahçesine sokmadılar beni bugün! Diğer çocukların güvenliği için büyükler içeri alınmıyor. İyide buradan Yasemin’in girmesi gerektiği sıra görünmüyor bile. O daha birinci sınıfta, bulamıyor. Beni engelleyen öğretmen, “Öğrenmek zorunda, ben onun yaşında otobüsden inip yolumu bulmak zorundaydım!” İşte orada telaşla yürüyen bebeğime bakıp göz yaşlarıma hakim olamıyorum. Fark edince daha da hassaslaşıp ağlamaya başlıyorum. Şimdiki gibi!?! Kadın bana ne dedi ki! “Özür dilerim, ben ben hazır değilim, hazır değildim sanırım…”, diye saçmalıyorum. Sonra telaşla kimse beni görmesin diye koşmaya başlıyorum. Küçük bir kız çocuğu gibi…Bebeğimi öyle huzursuz ve ürkek bir şekilde yürüyüp giderken görmek, yardım edememek, bırakıp gitmek, kalbimi acıtıyor. Bırakmak zorundayım tabii, hayati bu şekilde öğrenecek, bu şekilde sertleşecek. Her zaman yanında olup, yardım edemem. Kendine yardım etmeyi öğrenecek. Ama gel de bunu anne yüreğime anlat…

İşte tam o anda telefonum çalıyor. Oh canım arkadaşım, iyi ki aradın. Başka bir şey düşünmeye ve konuşmaya başladım, şimdi göz yaşlarım kurur. …En azından eve gidip bu satırları yazana kadar kendimi kurtardım…

06 Eylül 2010

Günde 3 Bardak Süt

Her yıl, yaş günlerini takip eden hafta, çocukları doktorlarına, yıllık kontrole gotürüyorum. Yıllık gerekli aşılarını oluyorlar, gelişimleri takip ediliyor. Her doktor kontrolünde, doktorları tekrarlıyor: Özellikle kız çocukları, günde 3 su bardağı süt içmeliler. Gelişimleri ve kemiklerinin yeterli Kalsiyum depolayabilmesi için bu gerekli. Zaman zaman ihmal etsem de, doktor kontrolleri sonrasında, tekrar motive olup her fırsatta süt ikram ediyorum. Sabah kahvaltısında, öğleden sonra ara öğünü yanında, akşam yatmadan önce…Kendim de hatırlayıp içmeye çalışıyorum. Size de hatırlatmış olayım…

04 Eylül 2010

Yasemin’in Doğum Günü Kutlamaları














Yasemin’in bu seneki doğum günü kutlamaları uzun sürdü. Kendisi de durup durup tekrarlıyor bunu memnuniyetle.

Önce hazırlık sınıfındaki öğretmeni, yaz doğumlulara haksızlık olmasın diye, bir gün seçip, sınıf içinde kutlama yapabileceğimizi söyledi. O gün sınıftaki tüm çocuklara hediye götürdük. Birer kutu tebeşir, köpük, kızlara birer kolye, erkeklere birer karanlıkta ışık veren kolyelerden. Tüm sınıfa dondurma aldık. “Herkesin doğum günü kutlandı, benimki kutlanamayacak”, diye üzülen Yasemin’indi dünyalar o gün. Hem de kardeşinin doğum gününden bir gün önce! Kardeşinin doğum gününde kardeşine olan ilgiyi kıskanmasın diye.





En yakın arkadaşlarından biri tatilde olunca bir hafta ertelemek istedi gerçek doğum gününü. Öyle olunca asıl doğum gününü ailecek kutladık, bir park ziyareti, ve dışarıda aile yemeği ile. Dönüşte de onun istediği bir şeyi almak üzere alışverişe gittik.

Büyük doğum günü kutlamasını ise Pump It Up’ta yaptık. Defne’nin de doğum gününü kutladığımız yer, pek çok çocuk gibi, Yasemin’inde favorisi. Zıplıyorlar, tırmanıyorlar, kayıyorlar. Fiziksel her turlu zorluğa bayılıyor Yasemin. Arkadaşlarına bayılıyor Yasemin. Herkes ama herkes yanında olsun, mutlu, memnun olsun istiyor.

Çikolatalı pasta yiyemiyor diye çilekli seçtim pastasını. Çok endişelendi, “Ben istemem, herkes çikolatalı seviyor, sen çikolatalı söyle gene!” diye. Bu yaşta, bu kadar kendinden verebilen bir çocuk daha görmedim.

Kızlara kolye yapma seti, erkeklere hayvan maketi yapma seti aldık bu sene.



Bu senenin değişik bir heyecanı, sınıfından sevdiği arkadaşlarını da davet etmemizdi. Okul tatil olduğundan, gelebilecekler mi diye çok endişe etti. Kimi çıkacağı tatili bir gün erteledi, kimi tatile çıkış saatini doğum günü ertesine ayarladı. Büyük önem vererek, çağırdıklarımızın hepsi geldi, kızımı ve beni çok mutlu etti. Çünkü bizde ailecek şartlarımızı zorlayarak da olsa, davet edildiğimiz davetlere katılıp, dostlarımızın sevinçlerine katılmak, kutlamalarına katkıda bulunmak isteriz. Acılarını paylaşmak kadar önemlidir bence, insanların iyi günlerini paylaşmak. Ne mutlu kendilerine verilen değeri hissedip, aynı hassasiyeti gösterebilen insanların hayatımızda olması.



LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...