Yan döndürdüm olmadı, rahat edemedik. Bana dön dedim, bacaklarını kırdım, komik bir görüntümüz oldu. Ayağa kalkmaya cesaret edemedim, biraz şöyle tarttım, Sinan uyardı,
“Sakın, belini incitirsen hiçbirimizin işine gelmez!”.
“Bebeğini taşıyamayan bir anne?”
“Bebek değil o artık!”.
“Bebeğini taşıyamayan bir anne?”
“Bebek değil o artık!”.
Biraz buruluyorum. O bebeğim olmak istiyor, ben bebeğim olsun istiyorum, her zaman bebeğim o benim. Biraz büyükçe tarafından. Güzel olan, sadece kendi değil beyni ve kalbi de büyük. Öyle laflar ediyor, öyle analizlerde bulunuyor ki suratına bakıp kalıyorum. Anlamadım sanıp derin açıklamalara giriyor, “Hayır bebeğim, sadece ne kadar akıllı olduğuna şaşırıyorum.”, diyorum. “Sen neden bu kadar güzelsin biliyor musun? Çünkü senin hem aklın, hem kalbin, hem kendin güzel. Tek başına hiçbiri güzellik olamaz. Seninle ne kadar gurur duyuyorum, ne çok beğeniyorum, seviyorum biliyor musun? Beni çok mutlu ediyorsun.”. Gururla başını sallıyor. Sonra uzun biyoloji sorularına girişiyor. Hem kalbi, hem ciğerleri nasıl aynı yerdeymiş, ortadan gecen borunun adı neymiş….
Dayandım, 40 dakika, inatçıyım. Olmadı ama, bacaklarım çok uyuştu. “Bebişim, o kadar da bebek değilsin galiba, koltuğa geçer misin, bacaklarım çok acıdı!”. İsteksizce ayrıldı benden, televizyona daldı. Bir süre hayretle bakakaldım. Kocaman bir çocuk artık!Ih ıh, bebek değil artık kabul et Çiğdem, Yasemin 6 yaşında!